Ulaşım sektörü şu anda küresel iklim hedeflerini karşılamaya yakın değil, ancak bunu mümkün kılacak teknolojilerin çoğu halihazırda geliştirilmiş durumda. Fakat sürdürülebilir, dayanıklı ve hızla karbondan arındırılmış bir ulaşım sistemi oluşturmak için bu teknolojilerin uygulanmasını ve yaygınlaştırılmasını büyük ölçüde hızlandırmamız ve yeni araştırmalar için finansmanı artırmamız gerekiyor.

COVID-19’dan önce, küresel sera­gazı emisyonları her yıl yaklaşık %1 ora­nında artıyordu ancak 2019’da herhangi bir artış gözlenmedi. Enerji verimlili­ğindeki önemli kazanımlara, biyoyakıt­ların kullanımının yaygınlaşmasına ve elektrikli araç kullanımının artmasına rağmen ulaşım, yenilenebilir enerji payının en düşük olduğu enerji sek­törlerinden biri olmaya devam ediyor. Geride bıraktığımız yılda ulaşım kay­naklı küresel enerji ihtiyacının büyük çoğunluğu (%96,7) hâlâ petrol ve petrol ürünleriyle karşılanırken, geri kalanı ise biyoyakıtlardan (%3) ve yenilenebilir elektrikten (%0,3) karşılandı. COVID öncesi dönemde, ulaşım faaliyetlerin­den kaynaklanan seragazı emisyonları, enerji kaynaklı emisyonların yaklaşık %25’ini oluşturuyordu. Bu oran, CO­VID sonrası olağan iş senaryosuna göre başka sektördeki karbonsuzlaşma faali­yetleri nedeniyle daha da artış göstere­bilir. Açıkça görünen şu ki, iklim deği­şikliğine karşı savaşı insanların davranış şeklini değiştirmeden kazanamayız.

Güncel araştırmalar, COVID-19’un beraberinde getirmiş olduğu kısıtla­malardan en çok etkilenen sektörlerin en çok kısıtlama ve yasak uygulanan sektörler olduğunu gösterdi. Örneğin, pandemi döneminde deniz ve kara taşımacılığı faaliyetleri %50 azaldı1 ve emisyonların da bu doğrultuda geçtiği­miz yıla göre %8 düşmesi bekleniyor2. Emisyonlardaki bu benzeri görülme­miş azalma büyük ölçüde geçici olacak çünkü sektörde yapısal bir değişiklik olmazsa, virüs etkisini yitirmeye baş­ladığında hükümetler, işletmeler ve insanlar pandemi sırasında kaybedilen zamanı telafi etmek ve pandeminin ekonomik etkisini en aza indirmek is­teyecekler. Geçmişte yaşanan küresel krizlerden yola çıkarak, pandemiden sonra emisyonlarda arayı kapatacak oranda artış gözlenme riski olduğunu da söyleyebiliriz. 2008-2009 resesyo­nunun ardından, ekonomiyi kısmen canlandırmaya yönelik yatırım prog­ramlarının çoğunun karbon yoğun en­düstrilere yönelmesi nedeniyle, emis­yonlar sadece bir yılda %6’lık rekor bir oranda artış göstermişti3.

COVID-19 sonrası uzun vadeli etkiler açısından, sağlık endişeleri insanların toplu taşıma yerine özel arabaları ter­cih etmesine neden olabilir ve bu da ulaşım emisyonlarının artmasına ne­den olabilir. Öte yandan, daha fazla in­sanın düzenli olarak uzaktan çalışmaya devam etmesi ve daha fazla etkinliğin online olarak gerçekleştirilmesi gibi önemli karşı eğilimlerin yaygınlaşması da muhtemel. Bununla birlikte, daha çevreci ve yeşil bir toparlanma süreci­ne yönelik bazı cesaret verici işaretler de var. Buna sadece bir örnek vermek gerekirse, AB’nin Yeşil Yeni Düzen ve COVID-19 Kurtarma Paketi (750 milyar euro) büyük ölçüde yeşil bir toparlanma sürecini mümkün kılmaya odaklanıyor.

Karayolu Ulaşımı

2050 yılına kadar, yollardaki araç sayı­sının ikiye katlanacağı ve kamyonların hâlâ yük trafiğinin yaklaşık %60’ını oluşturacağı tahmin ediliyor. Toplu taşımanın karbonsuzlaştırılması için önemli fırsatlar olsa da, karayolu araçlarından kaynaklanan emisyonları bü­yük ölçüde azaltmazsak, küresel iklim hedeflerine ulaşamayacağız.

Elektrikli Araçlar

Ulaşımda elektriğin daha yaygın olarak kullanılması, özellikle elektrik bileşi­minde yenilenebilir kaynakların yük­sek oranlara ulaştığı ülkelerde, sektör emisyonlarını büyük ölçüde azaltabilir. Dolayısıyla elektrikli araçlar, içten yan­malı motorlu araçlardan yapıları gereği daha verimli oldukları için, yenilenebi­lir elektriğin sektöre nüfuz etmesi ve önemli nihai enerji tasarrufu potansi­yelini artırabilir.

Elektrikli araç pazarı hızla büyüyor: Yollardaki elektrikli binek otomobil sayısı, bir önceki yıla göre %40 arta­rak 2019’da 7,2 milyona (Çin’de 3,4 milyon) yaklaştı ve önümüzdeki beş yıl içinde elektrikli araç sayısının 30 mil­yona ulaşması bekleniyor4. Yeni araç satışlarında elektrikli araç seçimi, özel­likle gelişmiş ekonomilerde giderek daha yaygın hale geliyor. 2019’da Nor­veç’teki elektrikli araç satışları %55’lik bir pazar payına ulaştı5. Bununla bir­likte pandemi, benzeri görülmemiş bir ekonomik dalgalanma yarattı ve güncel raporlar, Avrupa’da devam eden güçlü büyümeye rağmen, elektrikli araç satış­larında küresel bir yavaşlama olduğunu gösterdi6. Elektrikli araçlara yönelik uzun vadeli eğilim kaçınılmaz görün­se de, içinde bulunduğumuz dönem sebebiyle kısa vadede bu artış hızının yavaş seyretmesi mümkün.

Elektrikli araçların artışına, Latin Amerika’daki ilk elektrikli otoyol da da­hil olmak üzere karayolu taşımacılığını elektrikli hale getirmeyi kolaylaştıran şarj altyapısına yapılan yatırımlar eşlik ediyor7. 2019’da Londra, havayı daha fazla kirleten araçlar için ek ücretler uygulayan bir ultra düşük emisyon bölgesi (ULEZ) oluşturdu. Hem elekt­rikli araçları hem de biyoyakıt temelli ulaşımı teşvik etmeyi amaçlayan diğer bir dolaylı politika ise karayolu taşıma­cılığında fosil yakıtların yasaklanması. 2019’da hem İrlanda hem de İsveç, 2030’a kadar yeni benzinli ve dizel araçların satışını yasaklamayı planladı­ğını duyurdu. Nitekim 2019’un sonun­da, içten yanmalı araçları 2050 yılına kadar veya öncesinde yasaklamayı he­defleyen düzenlemeler en az 18 ülkede yürürlüğe girdi8.

COVID-19’a rağmen Tesla, geçtiğimiz günlerde art arda dördüncü çeyrekte kâr kaydetti9. Buna ek olarak, geçen ay Tesla, bir önceki yıl kendisinden yakla­şık 30 kat daha fazla otomobil satma­sına rağmen Japon otomotiv üreticisi Toyota’yı geride bırakarak 300 milyar dolarlık piyasa değeriyle dünyanın en değerli otomobil üreticisi oldu. Eleş­tirmenler Tesla ve elektrikli araçla­rın, gerçek durumundan fazla değer­lendiğini iddia ederken, destekçiler Tesla’nın sadece bir otomobil üreticisi olmadığını, aynı zamanda bir pil geliş­tiricisi, güneş teknolojisi şirketi, yazı­lım geliştiricisi ve her şeyden önce bir teknoloji şirketi olduğunu vurguluyor. Gerçekten de, endüstrinin geleceği gibi görünen sürücüsüz otomobillerin kapsamlı bilgi işleme gücü gerektirdi­ği ve otomotiv güvenliği, verimliliği ve rahatlığının yeni seviyelere erişmesinin anahtarı gibi göründüğü için Tesla, bir otomotiv teknoloji şirketi olarak dijital bir gelecek için kendini iyi konumlamış görünüyor.

Pek çok şirket elektrikli araç filolarına geçiyor ve elektrikli araçlara geçişi hız­landırmaya odaklanan EV100 girişimi şu anda 80’den fazla üye şirkete sahip10. Elektrikli araçların ölçeğini büyütmek için birçok zorluk hâlâ geçerliliğini ko­ruyor olsa da, karayolu taşımacılığında elektrik kullanımının yaygınlaşması, şebekeye dengeleme hizmetleri sağla­yarak güneş PV ve rüzgar enerjisinin entegrasyonunu kolaylaştırma potansi­yeline sahip. Araçtan şebekeye sistemler (V2G) henüz emekleme aşamasında olsa da birçok şirket bu yeni teknolojiye yatırım yapıyor.

Elektrikli araçlar dışında karbonsuz­laştırma stratejileri toplu taşımayı elektrikli hale getirmeyi, daha fazla yürümeyi ve bisiklete binmeyi teşvik etmeyi ve yakıt verimliliği ile daha iyi emisyon standartlarının yanı sıra yeni­lenebilir enerji kullanımını artıran araç teknolojisi ve yakıtları içermeli. Ulaşım sektöründeki yenilenebilir enerji kay­nakları için başlıca fırsatlar arasında; geleneksel yakıtlarla harmanlanmış biyoyakıtların kullanımı, biyometanla çalışan altyapı, akülü elektrik ve fişli hibrit araçlar ile yenilenebilir hidro­jen ve elektro yakıtların kullanımı da­hil olmak üzere ulaşım yöntemlerinde elektriğin kullanımının yaygınlaşmasını gösterebiliriz.

Dahası, gerçek zamanlı bilgi sağlayan yeni dijital teknolojiler de toplu taşı­mayı daha çekici hale getiriyor. Akıllı telefon uygulamaları araç paylaşımını kolaylaştırıyor. Çevrimiçi platformlar ulaştırma hizmetlerinin arz ve talebi­ni eşleştirmek için yeni yollar yaratı­yor ve bunların tümü artan verimlilik ile emisyonları düşürme potansiyeline dönüşüyor. Bununla birlikte elektrikli scooterlar ve bir istasyona kilitlenmesi gerekmeyen paylaşımlı bisikletler gibi yeni ulaşım araçlarını da görmeye baş­ladık.

Deniz Ulaşımı

Denizcilik sektörü şu anda neredeyse tamamen fosil yakıtlara dayanırken, küresel enerji tüketimi kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %2’sinden sorumlu. Bununla birlikte, 2019’da Uluslararası Denizcilik Örgütü, Ocak 2020’den itibaren daha katı enerji ve­rimliliği hedeflerinin yanı sıra yeni ya­kıt ve emisyon standartları belirledi11.

Mevcut motorlarda kullanılabilen LBG gibi biyoyakıtlar veya diğer ye­nilenebilir bazlı yakıtlara ek olarak, deniz taşımacılığında rüzgar ve güneş enerjisini doğrudan kullanma imkanı da bulunuyor. Yakın zamanda amon­yağı, yenilenebilir elektrikle üretme potansiyeline sahip bir nakliye yakıtı olarak kullanmak için denemeler de başladı.

Hava Ulaşımı

Havacılık, küresel enerjiyle ilgili CO2 emisyonlarının yaklaşık %2,5’ini oluş­turuyor. 1990-2019 salgın öncesi dö­nemde yolcu-kilometre başına emis­yonlarda %50’den fazla düşüş olmasına rağmen (yakıt verimliliği iyileştirme­leri nedeniyle), hava taşımacılığı için küresel talep ve hava yolculuğundan kaynaklanan emisyonlar pandemi kı­sıtlamalarına kadar hızla arttı. Son za­manlarda, Fransa’da hava yolculuğunu caydırmak için yeni vergiler gibi hava­cılığın karbonsuzlaştırılmasına yardım­cı olacak bazı politikalar geliştirildi12. Havacılık sektöründe yenilenebilir yakıtların kullanımında küçük ölçekli ilerleme gözlenmeye başlandı ve son dönemde bazı havayolları uçaklarda biyoyakıt kullanma hedeflerini açık­ladı. Ancak biyoyakıt olarak, marjinal arazide yetiştirilen gıda dışı biyoküt­leden yapılan ikinci nesil biyoyakıtlar kullanılmalı. Aksi takdirde biyoyakıtlar, ormansızlaşmadan kaynaklanan artan emisyonlar ve artan gıda fiyatları gibi dolaylı riskler taşıyor.

Havacılıkta elektrik kullanımına olan ilginin artmasına rağmen, şimdiye ka­dar bu kapsamda sadece dronelar veya küçük yolcu uçakları geliştirildi. Bazı şirketler de hidrojenle çalışan elektrikli uçakları araştırıyor. Şu anda, havacılık ve denizcilik sektörlerinin karbonsuz­laştırılması için çok sayıda teknik zor­luk ve yasal engel bulunuyor.

Genel olarak, ulaşım sektörü şu anda küresel iklim hedeflerini karşılamaya yakın değil ancak bunu mümkün kılacak teknolojilerin çoğu halihazırda geliştiril­miş durumda. Fakat, sürdürülebilir, da­yanıklı ve hızla karbondan arındırılmış bir ulaşım sistemi oluşturmak için bu teknolojilerin uygulanmasını ve yaygın­laştırılmasını büyük ölçüde hızlandır­mamız ve yeni araştırmalar için finans­manı artırmamız gerekiyor.

Kaynakça

(1) https://www.nature.com/articles/s41558- 020-0883-0

(2) https://www.iea.org/reports/global-energy-review-2020/global-energy-and-co2- emissions-in-2020

(3) https://www.nature.com/articles/ nclimate1332

(4) https://www.ren21.net/wp-content/ uploads/2019/05/gsr_2020_full_report_en.pdf

(5) https://insideevs.com/news/391146/2019- plugin-car-sales-norway-increased/

(6) https://www.mckinsey.com/industries/ automotive-and-assembly/our-insights/ mckinsey-electric-vehicle-index-europe-cushions-a-global-plunge-in-ev-sales#

(7) https://www.miradorprovincial. com/?m=interior&id_um=197654-naugurada-la-primera-autopista-electrica-de-argentina-y-latinoamerica-energias-alternativas

(8) https://www.ren21.net/wp-content/ uploads/2019/05/gsr_2020_full_report_en.pdf

(9) https://www.ren21.net/wp-content/ uploads/2019/05/gsr_2020_full_report_en.pdf

(10) https://www.theclimategroup.org/ev100- members

(11) http://www.imo.org/en/MediaCentre/ HotTopics/GHG/Pages/default.aspx

(12) https://www.bbc.co.uk/news/ business-48922049

Bize ulaşın