2018-2019 dönemi küresel pazara korumacı dış ticaret uygulamaları damga vurdu. Dünya ticaret hacmi düşerken ekonomilerde yavaşlamalar izlendi ve hammadde ile enerji fiyatlarında yer yer oynaklıklar görüldü. Bu çerçevede, küresel talepte ılımlı bir iyileşme beklentilere dahil oldu. Bu bağlamda, kimya sektörünün geçtiğimiz yakın dönemdeki performansının üzerine çıkması ama orta vadede küresel ekonomideki ivme kaybıyla uyumlu; ancak ılımlı bir büyüme performansı sergilemesi bekleniyor. Sektördeki ana riskler ise rekabet ve çevresel etkilere bağlı olarak gelişebilecek yasal düzenlemeler olarak öne çıkıyor.

Dünya kimya sektörünün satış gelirleri, 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,5 büyüdü ve 3,347 trilyon ABD Doları seviyesine ulaştı. Bu oran, bir önceki yılın %4,6’lık büyüme oranının altında olsa da küresel büyümenin yavaşlamaya başladığı düşünüldüğünde şaşırtıcı bir sonuç olmadı. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin (BRIC ülkeleri), bu pastadan %43’lük bir pay aldı. Bu gruba Avrupa Birliği ve ABD de eklendiğinde toplam satışları yaklaşık %75’ine erişiliyor. Kalan %25’lik kısım incelendiğinde ise büyük pay diğer Asya ülkeleri ile Orta Doğu arasında paylaşılıyor. Satışlara ülke bazında bakıldığında, tahmin edileceği gibi, Çin’in tartışmasız liderliği görülüyor.

Türkiye’ye baktığımızda ise kimya sektöründeki ciroların, son yıllarda güçlü bir seyir izlediğini görüyoruz. Yurt içi ciro endeksi 2017’de yüzde 36, 2018’de yüzde 17, 2019’da ise yüzde 16 artış gösterdi. Sektördeki ihracat da, 2019 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla yıllık 9,2 milyar dolar seviyesine ulaştı. İthalat tarafında petrol fiyatlarına bağlı olarak dalgalı bir seyir hakim oldu ancak ihracatta sektörün rekabetçi gücü artıyor. Son 10 yılda yaklaşık 3,4 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekildi. 2019’da çekilen yaklaşık 500 milyon dolar tutarındaki yatırım ise 2012’den bu yana görülen en yüksek rakam olarak kayıtlara geçti. Petrokimya sahasına önemli yatırımlar devreye alınmaya başlandı. Bu noktada Adana Ceyhan, petrokimya üretim havzası olarak planlandı.

Önümüzdeki dönemde ABD ile Çin arasında imzalanan Faz-1 ticaret anlaşması ve Brexit sürecinin netleşmesi gibi gelişmeler küresel ticaret hacmi ile ekonomik aktivitenin akıbetinde olumlu etkiler bırakacak. Bu çerçevede, geçtiğimiz yaklaşık bir buçuk yıllık süreçte yaşanan olumsuz görünümün kısa ve orta vadede olumlu olduğunu söylemek mümkün. Türk kimya sektörünün ise uzun vadeli görünümü oldukça pozitif alanda kalmayı sürdüreceğini söyleyebiliriz. Potansiyeli yüksek iç pazar, ihracat kabiliyeti, dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik kamu iradesi gibi değişkenler yatırım ortamını ve dolayısıyla uzun vadeli görünümü destekliyor. Yeni ekonomi programı çerçevesinde ortaya konulan ihracata dayalı büyüme modeli ve kamu desteği sektör için fırsat yaratıyor. 

Covid 19’un yarattığı belirsizlikler nedeniyle tüm ekonomi bir süre olumsuz bir şekilde etkilenecek olsa da 2020’de ekonomik aktivitenin yeniden canlanacağı ve baz etkisinin de gücüyle imalat ana başlığı altında faaliyet gösteren pek çok sektörün hızlı büyümeler kaydedeceği öngörülüyor. Bu bağlamda sektörde gerek direkt gerek ara mal satışlarında Covid 19’un yarattığı etkiler atlatıldıktan sonra son yılların en hızlı büyümesinin görülmesi muhtemel.