KPMG Yenilenebilir Enerji İşlemleri Araştırması, dünya çapında yenilenebilir enerji sektöründeki gelişmeleri ve trendleri inceledi. Araştırmaya göre enerji sektöründeki birleşme ve satın almalar artarak devam ediyor. KPMG’ye göre bunun anlamı şu: Yenilenebilir enerji alanındaki birleşme ve satın alma faaliyetlerinin ana itici gücünü, konvansiyonel enerji şirketlerinin yeni kapasite yaratma çabası ile kurumsal yatırımcıların istikrarlı ve öngörülebilir getiri sağlayan varlık arayışı oluşturuyor. Ayrıca, petrol ve doğal gaz şirketleri gibi yeni oyuncuların da yenilenebilir enerji piyasasına katılmasıyla birlikte enerji ortamı çeşitleniyor. Dünya genelinde kamu otoriteleri de halkın iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki taleplerine yanıt vermeye çalışıyor.

Yenilenebilir enerji sektöründeki gelişmelerin ve trendlerin yer aldığı araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 82'si, gelecek 24 ay içinde off-shore kaynaklarda artış bekliyor. Bunu güneş ve hidroelektrik kaynaklar takip ediyor. Söz konusu artışta, bono ve tahvil piyasaları gibi geleneksel yatırım araçlarından elde edilen sabit getirilerin düşmesiyle birlikte finans yatırımcılarının getirilerini artırmak amacıyla yenilenebilir enerji alanına yönelmesi ve bunun sonucunda bu varlıkların daha fazla talep görmesi, yenilenebilir enerji teknolojilerinin olgunlaşıp ticarileşmeye başlamasıyla birlikte bu kaynakların temkinli yatırımcılar için daha cazip hale gelmesi etkili oluyor.

Güneş, rüzgar ve hidroelektrik ön planda

Yenilenebilir enerji pek çok alt sektörü kapsıyor olsa da ön plana çıkan üç alt sektör var; fotovoltaik güneş, rüzgar enerjisi ve hidroelektrik. Ancak bu üç alt sektörün geleceği de yatırımcılar için giderek daha çok önem verdiği akü teknolojisi ve enerji depolama alanlarındaki yenilik ve inovasyon çalışmalarına bağlı.

Off-shore rüzgar enerjisi revaçta

Araştırmaya katılanların yüzde 43’üne göre, önümüzdeki 12 ay içinde birleşme ve satın alma faaliyetlerinin en fazla artacağı alt sektör off-shore rüzgar enerjisi sektörü. İşletme ve üretim maliyetlerinin düştüğü, Avrupa ile Çin’deki rüzgar santrallerinin giderek daha da etkileyici sonuçlar ürettiği bir ortamda yatırımcıların bu alt sektörü yakından takip ettiği görülüyor.

Araştırma sonuçlarına göre off-shore rüzgar santrallerine yönelen yatırımcıların ilgisini en fazla Türkiye'nin de içinde bulunduğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgeleri çekiyor. Katılımcıların yüzde 53'ü İngiltere'nin, yüzde 28'i Almanya'nın bu alanda en fazla yatırımı çekeceğini düşünürken, ABD yüzde 2 ile son sırada geliyor.

yenilenebilir-enerjisini-kaybetmiyor

Açık deniz rüzgar santralleri yükselişte

Dünyada teknolojik gelişmelere bağlı olarak açık deniz (off-shore) rüzgar santralleri ve bataryalar enerji sektörünün yeni trendleri olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin bu alandaki planlamalarının da doğru bir zamanlamayla yapıldığını belirtmeliyiz. Üretilen fazla enerjinin depolanmasına ve tutarsız ya da değişken kaynaklardan sürdürülebilir bir enerji arzı yaratılmasına imkan tanıyan şebeke ölçeğindeki büyük akü sistemleri yenilenebilir enerjinin geleceğinde kritik önemde. Halihazırda verimli ve etkin elektrik depolama sistemlerinin sayıca yetersiz olması, talebin düştüğü veya şebekeye aşırı yükün bindiği dönemlerde rüzgar türbinlerinin durdurulması anlamına geliyor. Ancak yeni nesil batarya teknolojileri, konvansiyonel enerji santralleri gibi davranabilmelerine imkan tanıyacak.

Elektrikten gaz üretilecek

Öte yandan akü depolama gibi hidrojen teknolojisi de normalde israf edilecek elektriğin büyük kısmının ‘power-to-gas’ (elektriği gaza dönüştürme) teknolojisiyle kullanılabilmesine imkan tanıyor. Bu teknolojinin temelinde, su moleküllerinin elektrik kullanılarak hidrojen ve oksijene ayrıştırıldığı elektroliz işlemi yatıyor. Elektriğin hidrojene (veya ek bir adımla metana) dönüştürülmesi, ortaya çıkan gazın doğal gaz veya diğer fosil yakıtlara alternatif olarak kullanılabilmesine imkan tanıyor. Hidrojenin, son derece yüksek bir enerji yoğunluğuna sahip, yakıldığında CO2 salmayan ve elektriğin aksine süresiz depolanabilen bir gaz olduğunu da akılda tutmak gerek. Katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74) hidrojenin, yenilenebilir enerjinin gelişiminde önemli bir kolaylaştırıcı unsur olacağını düşünüyor.

yenilenebilir-enerjisini-kaybetmiyor

Akıllı şebekeler arz ve talebi yönetecek

Araştırmaya katılanların yenilenebilir enerji pazarını etkileyeceğine inandığı bir başka teknoloji alanı ise arz ve talebi koordine etmek için gerçek zamanlı dijital iletişim kullanan akıllı şebekeler. Merkezi enerji santrallerinden merkezi olmayan enerji üretimine geçiş yaptığımız bu dönemde mevcut şebekeler, enerji arz hacmiyle baş etmekte zorlanacak. Orta ve düşük gerilimli yenilenebilir enerji kaynaklarını mevcut enerji şebekesine entegre etmeye çalışmak ise bu zorluğu ve karmaşıklığı daha da artıracak.

Bu noktada akıllı şebekeler, tutarlı ve güvenli bir arz sağlayarak enerji sağlayıcıların hem performanslarını artırabilmelerine ve faaliyetlerini izleyebilmelerine hem de varlıklarından en iyi şekilde faydalanarak elektrik şirketleri ile yatırımcılardan daha fazla yatırım çekmelerine imkan tanıyacak.

Türkiye enerji sektörü

KPMG araştırmasına göre, Türkiye enerji sektörü şirket satın alma ve birleşmeleri açısından 2019 yılında hareketli bir yıl yaşayacak. Özellikle elektrik üretimi ve yenilenebilir enerji üretimi varlıklarının şirket satın alma ve birleşmeleri dikkat cekebilir. Fakat Türkiye'de 2017 yılında enerji üretimi alanında gerçekleşen 20'ye yakın satın alma işlemi incelendiğinde, bunların sadece 2'sinin yabancı yatırımcılar tarafından yapıldığının görülmesi, satın alma ve birleşme işlemlerinin 2018 ve 2019 yılında da yerli yatırımcılar arasında yoğunlaşma ihtimalini ortaya koyuyor.

Bize ulaşın