Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Başkanı Ali Pandır, yeni çağın dünya düzeninde kurumsal yönetimin, bir yönetim anlayışı ve iş yapma kültürü haline gelmesi hedefiyle çalışıyor. Pandır, KPMG Gündem’e ‘denetlenebilir, hesap verebilir, adil, şeffaf, sorumlu’ yönetim yapıları oluşmasının gereğini ve önemini anlattı. İş dünyasında kurumsal yönetim temeli üzerinde büyüyen ‘organik’ diye tanımladığı şirketlerin ‘vücut’ gibi çalıştığını ve çok daha başarılı olduğunu vurgulayan Pandır’ın yanıtları, kurumsallaşma sürecindeki şirket yönetimleri için kılavuz niteliğinde…

TKYD 2003’ten bu yana nereden nereye geldi? Nasıl bir yapı? Faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, kurumsal yönetim anlayışının tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi amacıyla 2003 yılından bu yana çalışmalar yapıyor. Bugün artık 600’ü aşkın bireysel temsilci ve 54 kurumsal üyesiyle, özel sektör, medya, düzenleyici kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında önemli bir iletişim ağı kuran TKYD, üyelerine eğitim programları, yayınları, açık gündem toplantıları, Anadolu Seminerleri ve paneller yoluyla ulaşıyor ve aynı zamanda çalışmalarını kamuoyuyla paylaşıyor. Bu yıl 15’inci yılını kutladığımız derneğimiz; tüm faaliyetlerini, kurumsal yönetim kültürünün Türkiye’de oturması ve iş dünyasının bu kavramı odağına alabilmesi hedefiyle sürdürüyor.

Dernek olarak; Türkiye’de daha sağlam adımlar atabilen, geleceğini kurgulayıp yönetebilen, daha sağlıklı, daha adil, daha şeffaf, attığı tüm bu adımların hesabını verebilen ve sorumluluğunu üstlenebilen yönetim yapılarının oluşturulabilmesi amacıyla faaliyet gösteriyoruz. 

Ayrıca dernek olarak 11 yıldır ‘Kurumsal Yönetim Zirvesi’ düzenliyoruz. Bu zirve ile rekabet edebilirliği sürdürmek, krizlere daha dayanıklı ve geleceğe çok daha sağlam adımlarla yürüyebilen şirket yapıları oluşturabilmek için şart olan kurumsal yönetim kavramını, iş dünyasının gündeminde tutmak istiyoruz.

Dünya kurumsal yönetimin önemini neden geç keşfetti? Kurumsal yönetim neden gerekli sizce?

1990’larda dünyada yaşanan finansal sıkıntılarda, yatırımcılar açısından çok ciddi kayıplar yaşandı. Piyasada şirketlere yönelik ciddi güvensizlikler oluştu. O noktada da denetlenebilir, şeffaf, hesap verebilir şirket yapıları oluşturmanın önemi ortaya çıktı ki yatırımcılar tekrar piyasaya güvenebilsin ve yatırım yukarı yönlü devam etsin. Bu kapsamda atılan adımlar neticesinde OECD, Kurumsal Yönetim İlkeleri’ni 1999 yılında kabul etti. Dünyada yeni bir kavram olan kurumsal yönetim, Türkiye için de oldukça yeni. Sermaye Piyasası Kurulu, Kurumsal Yönetim İlkeleri’ni 2003 yılında yayımlandı. Bu anlamıyla kurumsal yönetim ve bu kavramı içselleştirip, şirketleri buna uygun yapılara hızla dönüştürebilmemiz oldukça önemli çünkü makro ölçekte ülkeler, mikro ölçekte ise şirketler açısından çok daha sağlam bir gelecek bu anlayışla mümkün. 

Rekabetin tanımı değişti

Dünya değişiyor, ekonominin dinamikleri değişiyor, iş yapma şekilleri değişiyor… Kurumsal yönetim anlayışı da bu değişimle birlikte evriliyor mu? Bu nasıl bir değişim sizce? Nasıl tanımlarsınız?

Dünyada, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle hemen her şey hızla değişiyor. Gelecekte kimi uzmanlık alanlarının tarih sahnesinden silineceği, pek çok alanda devreye yapay zekanın gireceği konuşuluyor. Hemen her sektör bu dönüşümden elbette etkilenecek. Günümüzde şirketler, teknolojik gelişmelere ek olarak, ekonomik ve toplumsal pek çok riski de bir arada ve hızlı yönetebilmek zorunda. Rekabetin tanımı bu anlamıyla artık değişti. Hızlı karar alabilen, krizlerden minimum düzeyde etkilenen, karar mekanizmasının doğru işlediği, pazarı iyi gözlemleyen, talep ve ihtiyaçlara hızlı yanıt verebilen yapılar kazanacak. Bu noktada da işte kurumsal yönetimin önemi ortaya çıkıyor.

Yapınızı şeffaflaştırdığınız, adil olabildiğiniz, hesap verebildiğiniz ölçüde güvenilir oluyorsunuz. Bu çok önemli çünkü yatırımcılar güvende olmadıklarını düşündükleri şirketlerden kaçınıyor. Yatırım çekmeniz, işinizi sürdürebilmeniz için artık odağınızda kurumsal yönetim olmalı. Kurumsal yönetim şu an yaygınlaşıyor. Dünyadaki hemen her dengeyi değiştirebilecek düzeyde yaşanan dönüşümün farkında olan her şirket, kurumsal yönetim alanındaki adımlarını hızlandırıyor. Kendini anlatabilmenin yolunun kendini açmaktan geçtiğini artık pek çok şirket biliyor.

Her ülkenin pirinci var ama tadı farklı

OECD’nin Kurumsal Yönetim İlkeleri rehberi ‘One size does not fit all’ diye başlıyormuş. Kurumsallaşmada bu prensibin felsefesinden söz eder misiniz?

OECD Konseyi’nin yayımladığı Kurumsal Yönetim İlkeleri, bir dizi standartlar içerir ve yol gösterici niteliğindedir. Bu anlamıyla da aslında bağlayıcı değildir. Her şirket, her ülke bu prensipleri, kendi dinamiklerine uygun hale getirebilir. Bu anlamıyla OECD prensipleri, bir rehberdir. Şirketler ve hükümetler, yönetim anlayışlarını, işte bu rehberde yazılanların ışığında oluşturur.
Her ülkenin pirinci vardır ama hepsinin tadı farklıdır. Bu nedenle her şirketin, her ülkenin kurumsal yönetim anlamında en doğru reçeteyi, yine kendilerinin yazacağını söylemek doğru olur. Bir ülkede ya da şirkette işlerin nasıl yürüdüğü, geleneksel kalıpların bu yeni yönetim anlayışına nasıl dönüştürülebileceği, hangi noktalarda hızlı, hangi noktalarda yavaş ilerlenebileceği, çözüm yollarının nasıl belirleneceği gibi soruların yanıtları iç dinamiklerde gizlidir. Zaten kurumsal yönetim anlayışı dönüştürülüp, yerelleştirilemeyen bir yapı olsaydı, yaygınlaşamazdı da.

Başarının yolu kurumsal yönetim

Kurumsal yönetim bir iş kültürü müdür / iş kültürü olmalı mı?

Kurumsal yönetimi sürdürülebilir ve gerekli bir iş kültürü olarak tanımlayabiliriz. Kurumsal yönetim yapısıyla yönetilmeyen şirketlerin de ideal tanıma uymayan bir iş kültürü ve bir iş yapış biçimi var. Dolayısıyla her seferinde, bu kavramı ‘kurumsal yönetim’ bakış açısıyla değerlendirmekte fayda var. Dernek olarak şubat ayında düzenlediğimiz üye toplantımızda şirketlerin genel itibariyle mekanik ve organik olmak üzere iki yapısı olduğundan bahsedilmişti.

Mekanik yapıya sahip şirketlerde, işlevini yitirmeye başlayan, ‘bozulan’ şirket organları, departmanları işleyiş için, dışarıdan bir müdahale, bir doktor gerektiğini; organik şirket yapılarında ise işleyişin ‘vücut’ gibi çalıştığını, beynin yani üst yönetimin daha hayati işlerle meşgulken; diğer organların, yani doğru görev tanımları ve yetkilerle donatılmış yöneticilerin, bozulmaya başlayan bölümle ilgili derhal inisiyatif alarak hızla müdahale edebildiğini söyleyebilirim. Bu anlamıyla kurumsal yönetim, iş kültürlerinde bu organik yapıların temeli diyebiliriz. Altını çizmem gerekir ki günümüzde organik yapılar çok daha başarılı. Bunun yolu da kurumsal yönetimden geçiyor.

grafik gündem 32

Aile şirketleri hızla dönüşmeli

Aile şirketleri, ekonominin isimsiz kahramanları… Türkiye’de işletmelerin yüzde 95’inin aile şirketi olduğu gerçeğinden hareketle, aile şirketlerinde kurumsallaşmanın önemini nasıl anlatmak istersiniz?

Bahsettiğiniz gibi, ekonominin büyük ağırlığını Türkiye’de aile şirketleri oluşturuyor. Dolayısıyla, yapısına kurumsal yönetim anlayışını yerleştirmiş aile şirketleri hariç, çoğu aile şirketinde kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesi aslında birtakım zorluklar içeriyor. Bu da “Şirket benimse karar da benim” anlayışının yaygınlığından geliyor. Esneklik, şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik gibi kavramların bu tarz yapılarda oturması çok daha önemli, çünkü dünya değişiyor. Sürdürülebilir büyüme, gelecek nesillere aktarım, şirketin giderek güçlenecek yapılara dönüşmesi eskiden olduğundan çok daha hayati. Çünkü milli gelirin yaklaşık yüzde 90’ını oluşturan aile şirketlerinin, temellerini güçlendirmek, uluslararası standartlarda bir yönetim ve kontrol yapısına kavuşmak, rekabet güçlerini korumak ve daha da artırmak, hem şirketlere hem de Türkiye’ye kazandıracak.

TKYD olarak bu kapsamda bir anketimiz bulunuyor; ‘Aile Şirketleri Öncelikleri Anketi’. Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 49’u, şirketlerinde kurumsallaşma sürecinin devam ettiğini söylüyor. Yaklaşık yüzde 60’ında ise henüz bir aile anayasası yok. Şirketi en fazla meşgul eden gündem konusu yüzde 75 ile mali konular. Gelecekte görülen tehditlerde ilk sıralarda yüzde 48 ile gelecek nesle devir planlama eksikliği var. Dolayısıyla aile şirketlerinde kurumsal yönetim anlayışının yerleşmesi için daha kat edecek çok yolumuz var. Ancak bu yolu ne kadar hızlı adımlarsak, o kadar iyi.

Bir kavram olarak ‘sürdürülebilirliği’ üç cümlede tanımlamanızı istesek…

  • Kurumsal yönetim sürdürülebilirliğin yapı taşıdır.
  • Geleceğine yatırım yapmak isteyen şirketler için sürdürülebilir yapılar olmazsa olmaz.
  • Kurumsal dayanıklılık sürdürülebilir olmayı destekler.

Paydaşlara dokunmak için neler yapıyorsunuz?

Dernek olarak üyelerimize ve paydaşlarımıza büyük fayda sağlayacağına inandığımız kurumsal yönetimle ilgili yayınlar çıkarıyor, eğitim programları düzenliyor, açık gündem toplantılarıyla onlarla sık sık bir araya gelmeye özen gösteriyoruz. Bunun haricinde düzenlediğimiz Anadolu Seminerleri ile de sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da iş dünyasıyla buluşuyoruz. Düzenlediğimiz panellerle kurumsal yönetim anlayışının gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Bilgiyi ve deneyimi paylaşmak

Eğitim programlarınızdan bahseder misiniz?

Kurumsal yönetim ve ilgili alanlarda yol göstericiliği anlamında bilginin ve deneyimin paylaşılmasını çok önemsiyoruz. Bu nedenle ulusal ve uluslararası işbirliklerimizle, 2005 yılından bu yana aralıksız eğitimler düzenliyor, işin uzmanlarını, ilgili alanı öğrenmek isteyenlerle buluşturuyoruz. Yıllık planlamalar ile kurumsal yapıları destekleyecek konularda düzenli eğitimler yapıyoruz. Yönetim kurulları ve kurumsal yönetimin temellerine ilişkin her dönem tekrar eden konularımızın yanı sıra, Kişisel Verilerin Korunması ve Kurumsal Yönetim, Aile Şirketi Anayasalarında Hukuki Yaklaşımlar, İç Denetim Açısından Yönetim Kurulunun Sorumlulukları, Şirket Genel Sekreteri, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Mevzuatı gibi pek çok başlıkta eğitimlerimiz oluyor.

Yönetim Kurulu Üyesi Oryantasyon El Kitabı hakkında bilgi alabilir miyiz?

Şirketlerde başarının temel taşlarını oluşturan yönetim kurullarının gelişmesine katkıda bulunmak ve kaliteli bir oryantasyon süreci konusunda farkındalık yaratmak amacıyla ‘Yönetim Kurulu Üyesi Oryantasyonu El Kitabı’ çıkardık. Efektif, kurumsal mekanizmaları çalıştıran, hissedarı anlayan ve beklentileri yönetebilen yönetim kurullarının oluşabilmesine katkı sunabilmeyi hedeflediğimiz bu yayınımızla, Yönetim Kurulu Serisi kitaplarımıza bir yenisini daha ekledik. KPMG Türkiye’nin desteği ile yayımladığımız Yönetim Kurulu Üyesi Oryantasyonu El Kitabı’mızın şirketi ve yönetim kurulunu tanımak; kendisine ve şirkete katma değer sağlamak, yönetim kurulu üyelerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile üyelerin değerlendirilmesi ve ücretlendirilmesi gibi konularda, şirket yöneticilerine önemli bir kaynak olmasını ümit ediyoruz.

‘İdeal yönetim kurulu üyesi’nin bir tarifi var mı?

Az evvel konuştuğumuz OECD ilkelerindeki ‘One size does not fit all’ prensibini burada da aklımızda tutarak cevaplamak isterim. Yönetim kurulu üyesi hem şirketini hem dünyayı ve sektörünü iyi tanımalı, kendi yetkinlikleri çerçevesinde ve sürekli gelişerek şirket stratejilerine katkıda bulunmalı. Şirketini iyi tanıyan, hızlı adapte olabilen, karar alma mekanizmalarını doğru planlayabilen, yatırımcının şirketten beklentilerini doğru okuyabilen, müşterilerinin taleplerinin nereye evrilebileceğine ilişkin öngörülü davranabilen, kurum içi organizasyonu deneyimiyle ile iyi besleyebilen, kadrosunu doğru yetkiler verdiği donanımlı insan kaynağı ile geliştiren üyeler, kuşkusuz başarılı olacaktır.

Bize ulaşın