Otomotivde bölgesel yönetim üssü olabilecek miyiz?

Otomotivde bölgesel yönetim üssü olabilecek miyiz?

Doğrudan yabancı yatırımları artırmak Türkiye’nin ekonomik geleceği için elzem.

1000
Otomotiv bölgesel yönetim üssü

Doğrudan yabancı yatırımlarda neredeyiz?

“Doğrudan yabancı yatırımlar (foreign direct investment - FDI)” istatistikleri uzun yıllardır ülke ekonomileri için önemli bir ekonomik parametre. Ülkenize çektiğiniz doğrudan yabancı yatırım tutarının düzenli olarak artışı da önemli bir ekonomik istikrar parametresi olarak kabul ediliyor. Türkiye’nin FDI çekmek bakımından dünyada lider bir ülke olduğunu söylemek henüz oldukça güç; ancak son yıllarda Türkiye’ye doğru olan FDI akımlarında ciddi bir hareketlenme olduğunu da yadsıyamayız. Somutlaştıralım; Türkiye 1984 - 2002 döneminde 14,6 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekilebilmişken, 2003 - 2014 döneminde bu tutar 148,75 milyar dolara ulaşmış durumda. 2015 yılında ise Kasım sonu itibariyle 14,1 milyar dolar doğrudan yatırım çekilebilmiş durumdayız. Bu konuda iki tespit yapmak mümkün:   

  • Türkiye ölçek ve potansiyelindeki bir ülkenin dünyadaki toplam FDI akımlarından aldığı pay hala yetersiz.
  • Son 10-15 yıllık dönemde Türkiye’ye doğru artış gösteren FDI akımlarının hızı son bir-iki yıllık dönemde yavaşlamış durumda.  

Özetle, teşvikler ve vergi yapısı, hukuk güvenliği, ekonomik ve siyasi istikrar, iş yapma kolaylığı gibi birçok unsurdan etkilenen doğrudan yabancı yatırımları artırmak Türkiye’nin ekonomik geleceği için elzem.

Otomotivde bölgesel yönetim üssü olmak…

Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre 1954’ten bugüne kadar Türkiye’de 46.720 adet yabancı sermayeli şirket kurulmuş ve faaliyette bulunuyor. Bu sayının içerisinde imalat sanayisine 6.115 adet şirket düşüyor ki bu şirketlerin tamamının otomotiv sektöründe olduğunu da söyleyemeyiz. Ancak vurgulamakta yarar var; şirket sayısı az görünse bile Türkiye çok önemli ve büyük otomotiv yatırımlarına ev sahipliği yapıyor. 2015 OcakKasım dönemi ihracat verilerine baktığımızda “motorlu kara taşıtlarının” 15,8 milyar dolarla listenin en başında yer aldığını görüyoruz. Bu durum sektörün hem ihracat hem de iç pazar için bir lokomotif olduğunun da altını çiziyor.    

Peki, “bölgesel üs/merkez” kavramıyla neyi kastediyoruz? Kısaca “bölgesel yönetim üssü” ve “bölgesel üretim ve ihracat üssü” kavramlarını kastediyoruz. Türkiye otomotivde hem bölgesel yönetim hem de üretim ve ihracat merkezi olmak için oldukça kuvvetli bir aday; ancak henüz beklenen seviyeye ulaşabilmiş değil. Türkiye’nin hem doğrudan yabancı yatırım çekmek hem de ülkenin döviz gelirlerini artırmak bağlamında bölgesel üs olma konusundaki iddiasını sürdürmesi hayati önemde. Biz “bölgesel yönetim üssü” olma konusunu irdeleyelim. 

İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan bindiğiniz bir uçakla, dört saat içerisinde yaklaşık 60 ülke ve iki milyar insana ulaşabilmeniz Türkiye’nin muazzam bir coğrafi konumda olduğuna işaret ediyor. Ancak uluslararası yatırımları ikna edebilmek için coğrafi konum yeterli değil. 

Türkiye’ye gelecek doğrudan yabancı yatırımların özendirilmesine ve doğrudan yabancı yatırımlara uygulanacak işlemlere ilişkin temel hükümler 4875 sayılı  Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nda yer alıyor. “Yatırım Serbestisi” 4875 sayılı Kanun’un içine işlemiş temel bir prensip olarak karşımıza çıkıyor. Yani, uluslararası anlaşmalar ve özel kanun hükümleri tarafından aksi öngörülmedikçe yabancı yatırımcıların Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım yapmaları serbest ve daha da önemlisi Türkiye’de yabancı yatırımcılar yerli yatırımcılarla eşit muameleye tabi tutuluyorlar.  

Uluslararası yatırımcıların Türkiye’de “Bölgesel Yönetim Merkezi” kurabilmelerinin önünü açabilmek için 2012 yılında Ekonomi Bakanlığı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde çok önemli bir değişiklik yaptı. Bu değişiklikle, uluslararası şirketlerin Türkiye’de -irtibat bürosu yapılanması altında- bölgesel yönetim merkezi kurarak faaliyette bulunmaları mümkün hale gelmiş oldu. Ancak belirtelim, kuruluş izni alacak olan bölgesel yönetim merkezlerinin, münhasıran uluslararası yatırımcıların diğer ülkelerdeki birimlerine yönelik olarak faaliyet göstermeleri zorunlu. Yani bu merkezlerin Türkiye ile ilgilenme şansları maalesef şimdilik yok!

Sıkıntı nerede?

Konunun vergisel boyutu ise maalesef biraz sıkıntılı. İrtibat büroları, ticari bir faaliyette bulunmadıkları ve dolayısıyla ticari kazanç da elde etmedikleri için mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde herhangi bir kurumlar vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyeti ile de karşı karşıya değiller. Öte yandan, irtibat bürosu çalışanlarına ödenen ücretler de gelir vergisi stopajına tabi tutulmuyor. Bu açıdan bakınca “bölgesel yönetim merkezleri” de uluslararası otomotiv yatımcıları açısından oldukça cazip. Ancak bölgesel yönetim merkezlerinin, faaliyetlerinin vergisel açıdan bir “iş merkezi” oluşturması ve vergiye tabi tutulmaları konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uygulama ve görüşlerinin henüz tam anlamıyla berrak olduğunu söyleyebilmemiz zor. Bu durum da Türkiye’de bölgesel yönetim merkezi kurma planı içerisinde olan uluslararası otomotiv yatırımcılarında haklı olarak ciddi tereddüt yaratıyor.

Ne yapmalı?

Türkiye’nin bölgesel yönetim merkezi yapılması bağlamında atılan adımların oldukça kıymetli olduğunu söylemek elzem; ancak mevcut adımların Türkiye’nin “otomotivde bölgesel üs” olma iddiasını gerçekleştirecek kadar kuvvetli ve yeterli olduğunu söylemek oldukça zor. 

Rakibimiz konumundaki ülkelerin uluslararası otomotiv yatırımlarını çekmek için kıyasıya yarıştıkları bir dönemde, Türkiye’nin bu yatırımlardan hak ettiği payı alabilmesi için sadece teşvikler ve Ar-Ge gibi alanlarda değil; bölgesel yönetim merkezi olma yolunda da cesur adımlar atması gerekiyor.  

Bölgesel yönetim merkezlerinin hukuki statü ve altyapılarının sağlam bir mevzuat temeline oturtulması, bölgesel yönetim merkezlerine ilişkin vergisel gri alanların ortadan kaldırılması ve bu merkezlerin tam anlamıyla vergisel muafiyet kapsamına alınmasını bu konuda ilk etapta atılması gereken öncelikli adımlar arasında vurgulayalım. 

© 2024 KPMG Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş., şirket üyelerinin sorumluluğu sundukları garantiyle sınırlı özel bir İngiliz şirketi olan KPMG International Limited ile ilişkili bağımsız şirketlerden oluşan KPMG küresel organizasyonuna üye bir Türk şirketidir. Tüm hakları saklıdır. 

Küresel KPMG ağının yapısı hakkında detaylı bilgi için kpmg.com/governance adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bize ulaşın