Covid-19, dünya genelinde 12 milyona yaklaşan vaka sayısıyla birlikte, oluşturduğu sağlık tehdidinin yanı sıra yaşantımızı, iletişimimizi ve iş modellerimizi de değiştiriyor. Bu değişimin en yoğun gözlendiği sektörlerin başında sağlık sektörü geliyor. Hızla artan hasta sayısı, dünya genelinde sağlık sistemlerine ciddi bir kapasite yükü olarak yansıdı. Sağlık kuruluşları bir yandan mevcut yöntemlerle hastaları tedavi etmeye odaklanırken, diğer yandan salgının yayılmasını önlemek adına çalışmaları sürdürüyor. Salgınla mücadele bireysel sağlık kuruluşlarından çok sağlık sistemlerinin önemini ortaya çıkardı. Ülke çapında sağlık sistemleri başarılı ülkeler daha başarılı sonuçlar elde etti. Diğer taraftan global çapta bir sağlık sistemi kurulmasının önemi ortaya çıktı.

Moderna, Temmuz 2020 itibarıyla klinik testlerinde üçüncü faza geçeceğini açıkladı. Klinik testlerin tamamlanmasından sonra aşı üretiminin en erken 2021 yılında başlayacağı tahmin ediliyor. Aşı geliştirilmesindeki diğer bir kritik nokta da salgının yayılma hızının azaldığı bölgelerde yeterli veri toplanılamayacağına yönelik endişeler. Bu nedenle, test lokasyonlarının belirlenmesine ilişkin karar sürecinin uzaması, testlerin tamamlanmasında gecikmeye yol açabilecek bir risk olarak karşımıza çıkıyor. 

Aşı için çalışmalar devam ederken, teknoloji her sektörde olduğu gibi sağlık sektörünü de hızlı çözümlerle destekliyor. Rekabet gücü sağlayan, hasta deneyimini iyileştiren ve daha başarılı sonuçlara imkan sunan yeni teknolojiler, Covid-19 öncesinde halihazırda sağlık kuruluşlarının ajandasındaydı. Global İlaç sektörü satışlarının ortalama %15’ini Ar-Ge çalışmalarına ayırıyor. Bu oran en yakın rakibi olan teknoloji, donanım ve yazılım sektöründeki oranın yaklaşık iki katı. Sağlık teknolojileri önlemden tanıya, tedaviden izleme ve bakıma kadar pek çok alanda çığır açıcı yenilikler yaratıyor. 

Sağlık teknolojilerinin geleceğinde giyilebilir teknolojiler, yapay zeka (AI), sensör teknolojileri, big data analizi, robotik cerrahi, bulut sistemleri ve nesnelerin interneti (IoT) olacak. 

3 Boyutlu yazıcılar implant üretiminde daha yoğun kullanılacak. Teknoloji aynı zamanda, kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarının ve hasta merkezli sağlık sistemlerinin kurulmasına imkan tanıyor. 

ABD’nin Healthy People 2020 hedefleri arasında teknolojik gelişimler ile ilgili hedefler de var. Bu hedeflerin amacı hastalar ile sağlık personeli arasındaki iletişimi güçlendirmek. Hedefler arasında internet kullanan bireylerin sayısını artırma, sağlık ile ilgili kaliteli web sitelerinin oranının artırma, çevrim içi sağlık bilgisi arayan bireylerin oranını artırma, toplum sağlığını korumaya yönelik kriz ve acil risk mesajlarının oranını artırma yer almaktadır. Bu tür iletişim imkanlarının artması, sağlık hizmetlerine erişimi ve doğru teşhis konulma hızını artıracak, tedavi süreçlerini kısaltacak, daha kaliteli hasta izleme imkanlarını ortaya çıkaracak ve maliyetleri düşürecektir. Diğer taraftan aynı hastalığa yakalamış kişilerin çevrim içi ortamlarda tecrübelerini paylaşması faydalar sağlayacaktır. Ancak, kişisel verilerin paylaşılması ve tıp uzmanı olmayan kişiler arasında yapılacak bilgi alışverişinin yaratabileceği sorunlar da dikkate alınmalıdır. 

Şimdi ise, teknolojik çözümler, sağlık sektörünü covid-19 sonrasında da “Yeni Gerçeklik” olarak adlandırabileceğimiz döneme hazırlayacak. 

Türkiye’de de kullanım örneklerini gördüğümüz “telesağlık” hizmetleriyle durumu kritik olanlar ve diğer hastalar ayrı tutularak tedavi süreci sürdürülebiliyor. Evden tedavi gören hastaların iyileşme süreci uzaktan takip edilebiliyor. Hastalarla hastane dışında da iletişimde olmak hastaların tedaviye daha kolay erişimine imkanı sunarken, aynı zamanda hastanede ortalama kalış süresini kısaltarak sağlık kuruluşlarına da avantaj sunuyor. 

Telesağlık altyapısının, giyilebilir tıbbi cihazlarla güçlendirilmesi mümkün. Giyilebilir tıbbi cihazlar Covid-19 öncesinden bu yana sağlık sektöründeki trendler arasında; hatta söz konusu pazarın 2026 yılının sonuna kadar küresel ölçekte 29 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor. 

Telesağlık hizmetleri ve tüketicilerin kullandığı giyilebilir tıbbi cihazların entegrasyonu ile; kullanıcıların kalp atış hızı, fiziksel aktivite seviyesi, uyku düzeni veya elektrokardiyogram (EKG) sonuçları takip edilebilir. Artırılmış gerçeklik (augmented reality) veya giyilebilir cihazlara entegre edilebilecek lidar kameraları da, hastanın fiziksel değişimlerinin daha net bir şekilde tespit edilmesine imkan sunarak, telesağlık uygulamalarına destek verebilir. 

Mevcut çözümlere yatırım yapmayı sürdürmenin yanı sıra, yeni teknolojileri de uygulamaya almak sağlık kuruluşlarına yeni avantajlar sağlayacaktır. Veri analitiği, sektörde acil durum planlaması yapılmasına destek sağlayabilir.  

Çeşitli kaynaklardan elde edilen veri ile; hasta kanadındaki talep veya pandemi gibi olağanüstü koşulların tedarik zinciri ve gelirler üzerindeki etkilerine yönelik tahminler yapılabilir. Örneğin, farklı coğrafi konumlardaki hastaneler, epidemiyolojik analizleri yerel vakalarla bir araya getirerek, salgının yayılma zamanına ve şiddetine yönelik kriz senaryolarını destekleyebilir. Blok zinciri, hastaneler, kamu kuruluşları, laboratuvarlar ve eczaneler arasında güvenilir bir bilgi paylaşımı platformu sağlayarak kısıtlı kaynakların daha etkin bir şekilde dağıtılmasına imkan sunabilir. 

Teknolojik dönüşümle birlikte sektörde öne çıkan diğer bir konu da önleyici sağlık hizmetleri. KPMG’nin “Gelecek 20 yıl için, 20 tahmin” konulu araştırmasına göre, sağlık sistemindeki yaklaşımımız 2040 yılına kadar “hastalık sonrası tedavi”den “önleyici tedaviler”e doğru değişecek. Fiziksel durumdan psikolojik duruma kadar birçok verinin kullanımı, olabildiğince erken ve proaktif müdahaleye imkan sunacak. 

Günümüzde, akıllı saat gibi giyilebilir teknolojilerin kullanımı halihazırda standart bir hale geldi. Sağlık ve fitness aplikasyonlarının kullanımı 2015-2018 yılları arasında yüzde 330’luk ciddi bir artış kaydetti. Ancak önümüzdeki döneme ilişkin beklentilere baktığımızda; yapay zeka, sensörlerle veri toplanmasının ötesinde, bağlantılı cihazlar aracılığıyla bu verilerin aksiyona dönüşecek içgörü sağlamasına imkan sunuyor. Yapay zeka destekli sağlık koçları, uzaktan gözlemleme aracılığıyla beslenme eksiklikleri veya olası sağlık sorunlarını tespit ederek, doğru sağlık profesyonelleriyle doğru zamanda iletişime geçilmesini sağlayabilir. 

Önleyici sağlık hizmetlerinin yanında “hassas tıp” da sektörün gündemindeki diğer bir başlık. “Hassas tıp” ile ilgili bazı öncü uygulamalar halihazırda başlıyor ve bunların 2030 yılı itibarıyla sektörde rutin hale geleceği tahmin ediliyor. Mikro-kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımı, dış kaynaklardan veri çekmenin yanı sıra kalıtsal özelliklerin de göz önünde bulundurulması anlamına geliyor. Böylelikle hatalı tedavi riski minimize edilerek, başarısız tedavilerin oluşturacağı mali yükten kaçınmak mümkün olacak. 

Covid-19’un hayatımıza getirdiği yeniliklerden biri de uzaktan çalışmanın yaygınlaşması. Bu kavramı ameliyat robotlarının, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) teknolojileri ve yapay zeka kullanımı ile bir araya getirdiğimizde uzaktan ameliyatların ilerleyen dönemlerde yaygınlaştığını görmek sürpriz olmayacak. 

Hakan Orhan

COO, Tam Tasdik ve Vergi Uyuşmazlık Hizmetleri Şirket Ortağı

KPMG Türkiye

E-posta

Bize ulaşın