41 ülkeden 981 ve Türkiye'den 61 yöneticinin katıldığı KPMG'nin 20'nci Küresel Otomotiv Yöneticileri Araştırması, 2030 yılına kadar bağlanabilirlik ve dijitalleşmenin otomotiv sektörüne yön veren en önemli trend olacağını gösteriyor

KPMG’nin hazırladığı Küresel Otomotiv Yöneticileri Araştırması Raporu, otomotiv sektöründe 2030 yılına kadar yaşanacak gelişmelere ilişkin çarpıcı öngörüler sunuyor. Araştırmaya katılan sektör yöneticilerinin yüzde 59'u 2030’a kadar bağlanabilirlik ve dijitalleşmenin bir numaralı trend olacağını düşünüyor. Araştırmanın küresel sonuçları, sektör geneline uyan tek bir trend olmadığını da gösteriyor. Rapora göre bu durum, otomotiv sektörünün genel bir yeniden yapılanma süreci geçirdiğinin göstergesi.

Otomotiv yöneticilerine göre 2019 trendleri şöyle sıralanıyor:

  • Bağlanabilirlik ve dijitalleşme
  • Bataryalı elektrik mobilitesi
  • Otonom ve sürücüsüz araçlar
  • Gelişen ülkelerdeki piyasa büyümesi

Teknolojiyle artan iş birliği

5G ve bağlantılı trafik altyapısı gibi teknolojik gelişmeler, otomotiv sektöründeki trendleri de pekiştiriyor. Geleneksel otomotiv endüstrisi, teknoloji ve telekom sektöründeki büyük oyuncularla ve devlet kurumlarıyla iş birliği yaptığı yeni bir ekosisteme doğru ilerliyor. Paylaşım ekonomisi de bu ekosistemde önemli rol oynuyor. 

Yeni testlerin etkisi

2018, 'dizel' skandalına yanıt olarak ortaya çıkan ve motorlu taşıtlar için yeni test/onay döngüsü anlamına gelen 'Küresel Hafif Araç Test Prosedürü' (WLTP) açısından da önemli bir yıl oldu. WLTP’nin daha gerçekçi sonuçlar vermesi nedeniyle ortalama CO2 salınımı bir önceki döneme göre yüzde 20 yüksek çıktı. Araç üreticileri belirli modellerin üretimini WLTP standartlarına uymadıkları veya yatırımların yüksek olması nedeniyle durdurdu. Ayrıca Eylül 2018’de WLTP’nin başlamasından hemen önce araç satışlarında büyük artış yaşanırken, WLTP’nin devreye girmesi ile hızlı bir gerileme yaşandı.

Mega trendler

  • Hammadenin önemi: Uzmanların dörtte üçü, bir ülkenin tercih edilen güç aktarım teknolojisinin ardındaki destekleyici gücün hammadde olacağını düşünüyor. Uzmanların yüzde 77’si, düzenleyici makamın, Orijinal Ekipman Üreticileri (OEM) gündemini, sanayi politikaları aracılığıyla yöneteceğini öngörüyor. 
  • Ayrım kalkıyor: Yöneticilerin yüzde 73’üne göre, gelecekte insan ve mal taşımacılığı arasında ayrım kalmayacak. Uygulamalı düşünceyi ekosistem destekli bir teknoloji yapısı ve ortak altyapı projeleriyle birleştiren şirketler mobilitede lider konuma gelecek.
  • Çin'in yükselişi: Uzmanların üçte ikisine göre 2030 itibarıyla, araç üretiminin yüzde 5’inden azı Batı Avrupa’da gerçekleşecek. Çin, özellikle de bataryalı elektrik araçları ile piyasada yükselecek ve e-mobilite piyasasını oluşturacak.

Ürün değeri

Motorun geleceği: Yöneticilere göre gelecekte farklı güç aktarım teknolojileri birbirleriyle uyum içerisinde var olacak. 2040 yılı itibarıyla farklı teknolojiler arasındaki denge şöyle olacak: Bataryalı elektrikli araç (%30), hibrit araç (%25), yakıt pilli elektrikli araç (%23) ve içten yanmalı motorlu araç (%23). 

Elektrikli araçlar pahalı görülüyor: Tüketiciler açısından elektrik dünyasına açılan kapının önündeki en büyük engellerin başında fiyat (%35), şarj sorunu (%24) ve menzil (%18) geliyor.

Ayrılık sürecek: Uzmanların yüzde 71’i, sürücülü ve sürücüsüz araçların birbirine karışmayacağına inanıyor. Şarj sorununu çözen altyapı ve yol davranış kurallarını belirleyen bir sistemin kurulduğu, sürücüsüz araçlar için ayrı yolların oluşturulduğu senaryoda ise uzmanların yüzde 88’i, uygulama temelli bir ürün grubunu (metropol, şehir, vb.) tercih edeceğini belirtiyor.

Müşteri değeri

Müşteri odaklılık: Araştırmaya göre hem uzmanların hem de tüketicilerin yarıya yakını OEM’nin, müşteri ilişkilerinde başarılı olacağına güveniyor. Veri gizliliği ve güvenliği en önemli satın alma kriteri olmayı sürdürecek, toplam sahip olma maliyetine ilişkin şeffaflık da aynı önem seviyesine yaklaştı.

Talebe dayalı mobilite: Tüketicilerin araçlarını kişiselleştirmek için harcama yapmaya en çok istekli olduğu özellikler navigasyon sistemleri (%27), uyarlanabilir seyir kontrolü (%22) ve motor yükseltme (%16).

Geleceğin perakende sektörü: Araştırmaya katılan uzmanların yarıya yakını, fiziki perakende satış noktalarının yüzde 30-50 arasında azalacağından oldukça emin. Yöneticilerin yüzde 82’si, satış noktalarının devam edebilmesi için tek yolun hizmet tesislerine veya kullanılmış araba merkezlerine dönüşmesi ya da kimlik yönetimine odaklanmak olduğuna inanıyor. Perakende satışı destekleyen gücün ürün olduğunu düşünen uzmanların oranı ise yüzde 80. Uzmanların yüzde 92’si, satış sonrası ürün ve hizmetlerin büyük olasılıkla OEM faaliyetinin bir parçası haline geleceğini düşünüyor.

Ekosistem değeri

Ortak rekabetçilik: Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) şirketleri her geçen gün daha da güçleniyor. Otomotiv ve BİT şirketleri arasındaki iş birliği ise her zamankinden daha gerçekçi bir boyuta ulaştı, uzmanların çoğu rekabetten ziyade iş birliğine inanıyor.

Veri üstünlüğü: Araç verileri açısından bakıldığında, OEM’nin kazanan taraf olduğunu gösteren bulgular artıyor. Uzmanlar, otomotiv şirketlerinin verileri en iyi güvenlik ve performans odaklı hizmetlerle oluşturabilecekleri yönünde net bir görüşe sahip.

Devrimler her zaman sessiz başlar: Sektör genelinde geleneksel otomotiv şirketleri için karlılığın düşmesi beklense de yöneticiler, otomotiv şirketlerinin kârlılığının düşeceği konusunda çok az endişeli. Kaygılar ilk olarak tedarikçilerin etkilenmesi yönünde. Yöneticilerin yüzde 69’u, işlem sayılarında artış bekliyor; bunun sebebi olarak otomotiv şirketlerinin büyük dijital oyunculara yatırım yaparak uzun vadede pazar paylarını genişletmeyi hedeflemesi gösteriliyor. Bu anlamda piyasayı son zamanlarda teknoloji devleri ile iş birliği yapan Çin’in domine etmesi bekleniyor. Araştırmaya katılan yöneticilere göre gelecekte pazar payını artırması en muhtemel şirket Toyota olarak görülürken, Toyota’yı BMW ve Tesla izliyor.

Müşteriye göre marka önemli

Araştırma araç satın alma veya bir mobilite hizmeti kullanma konusunda karar verirken müşterilerin nelere dikkat edeceği konusunda tüketicilerle yöneticiler arasında görüş farklılıkları bulunduğunu da ortaya koydu. Araştırmaya katılan müşterilerin yüzde 69'u araç ya da hizmet alırken ilk dikkate aldıkları unsurun marka ve imaj olduğunu ifade ederken bu oran yöneticilerde yüzde 54'te kaldı.

Paylaşım ekonomisinde ilk şart güvenilirlik

Otomotiv yöneticilerine göre mobilite ortamında başarılı bir paylaşım ekonomisine sahip olmak için en önemli faktör güvenilir marka. Listede ikinci sırada 'her zaman ve her yerde araca ulaşılabilirlik geliyor. Ulaşılabilirliği 'benzer toplum ve değerleri' ve 'toplam mülkiyet masrafları' takip ediyor.

Türkiye sonuçlarından öne çıkan başlıklar

Türkiye'nin gönlü hibrit araçlarda

Araştırma sonuçları, Türkiye'deki sürücülerin yüzde 43'ünün, beş yıl içinde araç almaları halinde hibrit elektrikli modelleri tercih edeceklerini gösteriyor

Türkiye'deki tüketicilerin yüzde 72'si, dizel araç almayı ya da elinde tutmayı bir seçenek olarak görmüyor. Tüketicilerin yüzde 43'ü, 5 yıl içerisinde otomobil alacak olsalar, güç aktarım teknolojisi olarak hibrid elektrikli modelleri tercih edeceklerini belirtiyor. Hibrid araçları sırasıyla, yakıt hücreleri elektrikli araçlar (%15), şarj edilebilen hibrid elektrikli araçlar (%15), iç yakımlı motorlar (%13), bataryalı elektrikli araçlar (%9) ve mesafesi uzatılabilen bataryalı elektrikli araçlar (%6) takip ediyor.

En büyük problem şarj

Türkiye'deki yöneticilerin %39'u elektrikli araçlarla ilgili en büyük sorunun 'şarj etme' olduğunu belirtirken, %30'u 'fiyaat/masraf' olduğunu söyledi. Yöneticilerin %83'ü, 'Eğer elektrikli araç alırsam, araç üreticisinin her türlü şarj etme problemiyle ilgilenmesini beklerim' (uygun bir elektrik sözleşmesi sağlanması, evde kullanım için şarj kutusu kurulumu, hızlı şarj etme hizmetleri, vb) ifadesine katıldıklarını ifade etti. Katılımcıların %61'i, enerji deposu olarak hidrojenin geleneksel bataryalara göre çok daha tercih edilir olacağını düşündüklerini belirtti.

'Otonom araçlar sorun yaratabilir'

Araştırmaya Türkiye'den katılan yöneticilerin %74'ü hem otonom hem şoförlü araçların trafiğe birlikte çıkmaları durumunda ciddi güvenlik problemleri ve sorumluluk davalarına sebep olacağına inandıklarını söylerken, katılımcıların sadece %15'i bu görüşe karşı çıkıyor.

Bize ulaşın