Teknolojiyle birlikte değişen müşteri davranışları nedeniyle dev şirketler tedarik zincirlerini yeniden tasarlıyor. 2020’ye kadar bağlantılı cihaz sayısının 30 milyarı bulacağı tahmin ediliyor. Otomatik sipariş, kişiselleştirilmiş menü, robotik dağıtım gibi teknolojiler yakında hayatımızın parçası olacak

Günümüzün bağlantılı ve bilinçli müşterileri işletmelerden daha fazla ürün seçeneği, daha esnek teslimat seçenekleri ve daha hızlı hizmet talep ediyor. Bu beklentiler, hızla değişen iş modelleri ve pazarlama kanallarıyla birlikte tedarik zincirinin çevik, esnek ve müşteri talebine göre uyarlanabilir olması için baskı oluşturuyor. 

Bunun sonucunda şirketler tedarik zinciri teknolojilerine ciddi yatırımlar yapıyor. Gartner tarafından yapılan bir araştırma, tedarik zinciri teknolojileri piyasasının 2017 yılında 13 milyar dolar değerine ulaştığını ortaya koymuştu. Bu rakamın 2021 yılında 19 milyar doları aşacağı öngörülüyor. 

Teknoloji yatırımları, tedarik zincirini doğrusal ve yanıt odaklı bir akıştan, bağlantılı ve akıl yürüten ağlara dönüştürüyor. Bu durum, ürünlerin ve hizmetlerin nasıl tasarlanıp sağlandığı konusunda müşteriyi odak noktasına alıyor. 

Tedarik zincirinde dijital trendler

Endüstri 4.0, nesnelerin interneti (IoT), blokzinciri ve diğer yıkıcı teknolojiler, tedarik zinciri paydaşlarının müşteri talep sinyallerini daha etkin şekilde algılamasına, öngörmesine ve yanıtlamasına imkan sağlıyor. Yeni teknolojileri benimseyen şirketler tedarik zinciri performansında ciddi iyileşmeler gözlemliyor. Bunların bir kısmını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: 

  • Etkin stok yönetimi sayesinde gereksiz stok tutma yükünde azalma 
  • Etkinleşen lojistik akışı ve azalan maliyetler
  • İade hacminde azalma
  • Ciddi ölçüde iyileşen müşteri deneyimi

Öne çıkan teknolojiler

Tedarik zinciriyle ilgili olarak geçtiğimiz yıldan bu yana ön planda olan teknolojileri şöyle sıralayabiliriz: 

Robotik: Chatbotlar online müşteri hizmetlerine yeni bir boyut kazandırarak, kişiselleştirilmiş siparişler, iade ve talep yönetimi konularında avantajlar sunuyor. Antrepo akışlarını ve süreçlerini optimize ediyor. Örneğin, Amazon gibi önde gelen birçok perakende şirketi tamamen otomatikleştirilmiş antrepoları ve yalnızca online alışverişe hizmet veren dağıtım merkezleri işletiyor. Şirketler böylelikle işgücü ve enerji maliyetini azaltarak aktif varlık verimliliğini de iyileştiriyor. 

Market alışverişlerinde otomatik sipariş: Tüketiciler artık alışveriş listesini takip etmek veya mutfak alışverişi için marketlerde vakit kaybetmek zorunda değil, Amazon Alexa ve Dash Buttons gibi teknolojiler eve yapılacak alışverişlerde siparişlerin otomatik olarak yenilenmesine imkân sunuyor. Microsoft, Samsung ile iş birliği yaparak siparişlerin tam otomasyonunu sağlayacak akıllı bir buzdolabı tasarlıyor. 

Yüz tanımlama teknolojisi: KFC, tüketicilerin önceki siparişlerine dayalı olarak kişiselleştirilmiş bir menü tasarlanmasını sağlayacak yüz tanımlama teknolojileri için pilot çalışmalar yürütüyor. 

Sürücüsüz araçlar ve drone teknolojisi: GPS ile takip ve izleme sistemleri, yoğunluğu azaltmak ve son kilometre teslimatı (last mile delivery) konusunda verimlilik sağlamak için taşıma güzergâhlarını optimize ediyor. Drone’ların teslimatta kullanılması yeni bir gelişme değil. Domino’s Pizza, drone ile ilk gıda teslimatını 2016’da yapmıştı. Amazon, DHL ve Çinli JD.com da drone ile teslimata öncülük eden şirketler arasında. 

Nesnelerin interneti ağının parçası olarak bağlantılı cihaz sayısının 2020 yılına kadar 30 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Tüm bu tedarik zinciri teknolojileri sayısız erişim noktası, sensör veya tarayıcı tarafından sağlanıyor. Bu cihazlar fiziksel olarak dağıtılmış konumda olduğu için şirketlerin BT güvenlik sistemleri için arka planda kalabiliyor. Bu nedenle şirketlerin tedarik zinciri güvenlik risklerine karşı hazırlıklı olması önem arz ediyor. 

Bize ulaşın