Ülkemiz hızlı büyüyen bir ekonomi iken enerji tüketimi buna paralel olarak artan bir trend izliyor. Son 25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon ton karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Ancak birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, yüksek miktarda dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı veriyor. Dolayısıyla, küresel enerji fiyatlarındaki gelişmeler ülkenin enerji faturasına ve dış finansman ihtiyacına doğrudan yansırken, Türk finansal varlıklar üzerinde ilave baskı oluşturuyor.

Öte yandan kamu otoritesinin enerji politikalarındaki kararlı hedeflerine rağmen, özel sektörün finansal koşullardaki sıkılaşma, dövizdeki dalgalanma ve yüksek seviyedeki arz/talep belirsizliklerinden dolayı yatırım iştahında genel anlamda azalma muhtemel gelişme olarak ortaya konabilir.

Bununla birlikte artan nüfus, şehirleşme ve ihracat odaklı ekonomik gelişme enerji talebinin kısa vadeli dalgalanmalara rağmen güçlü kalmasını sağlıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde toplam enerji talebinin daha yavaş olmakla birlikte artmaya devam edeceği öngörülüyor. Türkiye’nin geçmiş yıllarda yenilenebilir enerjide yaptığı yatırımlar ve enerjide yerli kaynaklara yönelim çabaları sayesinde enerji kaynaklarının kullanım bileşenlerinin değişebileceğini düşünülüyor.

Hükümetin teşvik edici ve düzenleyici rolünün artması yeni dengeler için büyük önem taşıyor. Hükümetin yerli üretime bakışının ve yanı sıra petrol ve doğal gaz aramalarına yönelik arama çağrısının yansımasını kısa sürede bulabileceğine dair güçlü kanaat var. Öte yandan rüzgarda üçte bir, güneşte yarı yarıya düşen teknoloji maliyeti, bu alandaki iştahı yüksek tutacak ve yerli üretimle birlikte Türkiye’yi bu alanda ihracat üssü yapabilecek.

Petrol fiyatlarındaki basamak aralıkları düşük volatilitenin ise yakın dönemin gerçeklerinden biri olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz.

Bize ulaşın