2017 yılını güçlü bir büyüme performansı ile geride bırakan dünya ekonomisi 2018 yılına iyimser beklentilerle başladı. Gelişmiş ekonomilerde geçmiş yıllarda uygulanan genişlemeci para politikalarının etkisi devam ederken ABD’deki büyüme dostu maliye politikası adımları gelişmiş ekonomilerin büyümesini destekliyordu. Gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma, bu ekonomilerin ticaret ortağı ve petrol üreticisi gelişmekte olan ekonomilere yönelik beklentileri iyileştiriyordu. Kriz sonrası süreçte alınan tedbirler dünya ekonomisinde temelleri iyileştirirken finansal sistem eskiye nazaran daha sağlamdı.

Bu küresel eğilimler ışığında Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü zorlu bir dönemi geride bırakmaya hazırlanıyor. 2017’deki yüksek büyüme performansının ardından Türkiye ekonomisi 2018’de küresel finansal koşulların sıkılaştığı bir ortama aşırı ısınma işaretleri verdi. Diğer bir ifadeyle, cari açıktaki genişleme ve enflasyondaki artışa ilişkin kaygılar küresel gelişmelerle birlikte yurtiçinde kur ve faiz üzerinde yukarı yönlü baskıya yol açtı. Bu da Türk bankacılık sektörünün iş yapma koşullarını zorlaştırırken sektörü doğal bir stres testine tabi tuttu. Bu nedenle sektör, sene başından bu yana önemli düzenlemelere maruz kaldı.

Bankaların yurtiçi ve yurtdışı finansman maliyetleri artarken büyüme eğilimi zayıfladı. Aktif kalitesindeki bozulma şu aşamada sınırlı kalsa da maliyet artışlarının vade uyumsuzluğu nedeniyle sektörün gelirlerine gecikmeli yansıyor oluşu ve aktif-pasifteki döviz kuru uyumsuzluğu karlılığı sınırlayan unsurlar olarak öne çıktı. Bununla birlikte, yurtiçi finansal koşulların tekrar ılımlı seyretmeye başlamasıyla büyüme ve kârlılıkta sürdürülebilir ve dünya ortalamalarının da üzerinde seviyelerin yeniden yakalanacağını öngörüyoruz.
 

Bize ulaşın