Bazı ilaç şirketlerinin iki büyük değişim dalgasının etkisini kabul etmeye başladığı apaçık ortada. Fiyatlandırmadaki aşağı yönlü baskı ile önleme, teşhis ve gerçek sağaltıma doğru geçiş, kurulu düzeni tehdit ediyor. Aynı zamanda yeni rekabete kapı aralayarak, şirketleri nerede ve kiminle rekabet ettiklerini yeniden düşünmeye yöneltiyor. İşbirliği ve ortaklıkların önemi her geçen gün artıyor.

Sektörde yıkıcı etkilere karşılık yeni ‘alanların’ ortaya çıktığını görüyoruz; bunlar ilaç teknolojisi, genetik ve immünoterapi. Yazılım, yaşamlarımızda giderek daha da önemli bir hale geliyor ve sağlık hizmetleri de istisna değil. Artan sayıda ilaç firması ve tıbbi cihaz şirketi, özellikle diyabet ve onkoloji alanlarında teknoloji işletmeleriyle ortaklık kuruyor ve birleşiyor.

Genetik, gen düzenlemesinin gerek erken tespit yoluyla önleme gerekse de tedaviye yardımcı olacak yeni bir potansiyel uygulama dalgasını tetiklemesiyle birlikte son yıllarda hızlı bir ilerleme kaydetti. Gen düzenlemesi, bir takım nörolojik hastalıkların tedavisinde fayda sağlıyor, aynı zamanda kanser tedavisinde de devrim yaratma potansiyeline sahip.

Teknoloji aynı zamanda daha köklü bir alan olan immünoterapiye de hız veriyor. Pek çok şirket, bağımsız olarak veya büyük ilaç sektörü oyuncularıyla iş birliği içinde hastalıkları tedavi etmek ve en nihayetinde önlemek için immünoterapi geliştirmeye odaklanıyor. İlaçlara dayalı immünoterapi çeşitli kanser türlerinin tedavisinde giderek artan şekilde kullanılıyor fakat şirketler bunun diğer kronik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesindeki kullanımlarını da araştırıyor.