Kaliteli mesai için kaliteli hafta sonu

Kaliteli mesai için kaliteli hafta sonu

Finansal denetim yaptı. Sahaya inip danışmanlık şirketi kurdu. 2010 yılında aradığı dinamizm ve enerjiyi dünya markası olma yolunda ilerleyen Yıldız Holding’de buldu. O yıllarda Ülker, Godiva operasyonunu müthiş bir stratejiyle gerçekleştiriyordu, bu yapının içinde olmak istedi. Öyle de oldu. Başarısını sürekli kendini geliştirmeye, iş ve özel yaşam dengesini korumaya borçlu olduğunu söyleyen Yıldız Holding CFO’su Mustafa Tercan, KPMG Gündem’e kendi hikayesini anlattı.

1000
mustafa tercan

Türkiye’nin en büyük şirketlerinden Yıldız Holding’de görev yapan, iş dünyasının etkili isimlerinden biri Mustafa Tercan… Kolay değil; 4 kıtada onlarca ülkede günlük 4 milyar insana ulaşan dev bir dünya markasında üst düzey operasyonları yönetiyor. Hep yukarı yönlü olan kariyer grafiğindeki başarıyı, iş hayatı ve özel hayatı arasında kurduğu dengeyle açıklayan Yıldız Holding CFO’su Mustafa Tercan, hafta içi ne yaşanırsa yaşansın hafta sonlarını kaliteli geçirmek gerektiğini vurguluyor. Mesai günlerindeki yoğun tempoyu, yazı yazarak, bahçeyle uğraşarak ya da İstanbul’u bir turist gibi gezerek geride bıraktığını ve dinlendiğini belirtiyor. Çalışırken de dinlenirken de kaliteden vazgeçmeyen Tercan’la keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Başarılı bir üst düzey yöneticinin hangi kariyer basamaklarından geçerek buralara geldiği hep ilgi çekmiştir. Sizin de üniversitede başlayan iş hayatı yolculuğunuzu kısaca öğrenebilir miyiz?

Doğma büyüme Ankaralıyım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat Bölümü'nü bitirdikten sonra ilk iş tecrübem dört büyük denetim şirketinden biri olan Deloitte’un Ankara ofisinin denetim bölümünde oldu. Toplamda 9 yıl kadar denetim bölümünde görev yaptım. Bunun 1,5 yılı Manchester-İngiltere ofisindeydi. Orada da müdür olarak görev yapıp tekrar Türkiye’ye döndüm. Ankara ofisinde 3 yıl kadar daha çalıştıktan sonra 9’uncu yılın sonunda “Bu kadar denetim yeter” diyerek biraz daha gerçek piyasayı, sahayı görmek istedim.

Çalışma ve özel hayat dengesi güç veriyor

Sadece mali tabloları denetleyen konumda olmayayım, bunların yaratımında da sürece müdahil olayım düşüncesiyle 1996’da girdiğim Deloitte’tan 2005 yılında ayrıldım. Tabii denetim firmalarında çalışma temposu çok yoğun olduğu için çalışma ve özel hayat dengesine de dikkat edeyim dedim. Bu, tüm kariyerim boyunca dikkat etmeye çalıştığım ve iş hayatında da beni destekleyen hususlardan birisi olmuştur. 

Danışman olarak riskleri yönetti

Peki, kendi işinizi kurma süreciniz nasıl gelişti?

Eski iş yerimden ayrılmış 3 arkadaşımla birlikte kendi danışmanlık şirketimizi kurduk. İç denetim ve risk yönetimi ağırlıklıydı, orada 3-4 yıl kadar ortak olarak görev yaptım. Ben daha çok Türkiye’nin büyük gruplarına finansal danışmanlık hizmetleri veriyordum. Özellikle özelleştirmede bazı büyük şirketlerin satın alınmasından sonra (benim de denetim geçmişimde tanıdığım şirketler olduğu için) onlara destek verdim, o şirketlerin entegrasyonu gibi konularda görev yaptım.

İstanbul yılları başladı

Bu şekilde 3-3,5 yıllık danışmanlık kariyerimden sonra tekrar kurumsal hayata dönmenin vakti geldiğini, biraz dinlendiğimi ve kurumsal hayatın yoğun temposunun iyi geleceğini düşündüm. Bütün hayatım Ankara’daydı. Şehir değişikliği yaptım, kurumsal hayatta daha çok seçenek olduğu için 2009 yılı başında İstanbul’a geldim. Türkiye’nin en büyük sınai kuruluşlarından birinde danışmanlık çalışmalarım oldu. 2010 yılında da Yıldız Holding’e katıldım. 2010 yılından itibaren Yıldız Holding’in mali işlerinde muhtelif görevler aldım. 2015 sonlarına doğru da Yıldız Holding’in CFO’luğu görevine getirildim.

Aradığı enerjiyi Yıldız Holding’de buldu

Yıldız Holding ile tanışmanızda, tercih etmenizde de bir hikaye vardır muhakkak. Karar aşamasında neler düşündünüz? Neden Yıldız Holding?

Türk tüketicisi olup da Ülker’in ürünlerini tüketmemek mümkün değil. Çocukluğumdan beri Ülker Çikolatalı Gofret başta olmak üzere pek çok ürünümüzü keyifle tüketiyordum. Dolayısıyla bir tüketici olarak Ülker’in yakın takipçisiydim. Yıldız Holding, son yıllarda özellikle Godiva satın almasıyla birlikte o kadar hızlı büyüyordu ve dinamikti ki, benim aradığım dinamizm, hareketlilik, enerji, hızlı karar alma, hızlı harekete geçme gibi pek çok hususu barındıran bir yapıydı. Ben de bütün kariyerim boyunca çok yoğun çalışma tempoları ve dinamik yapılar içerisinde yer almışımdır. Dolayısıyla Yıldız Holding’in benim iç enerjimle uyuşan enerjisi ilgimi çekti. Bu sebeple 2010 itibariyle katılma kararı aldım. Kariyerim içerisinde aldığım en önemli, en doğru karardır benim için.

Siz gruba katıldığınızda hangi operasyonlar sürüyordu? Godiva ve United Biscuits süreçleri tamamlanmış mıydı?

Godiva, 2007 sonu 2008 başı gibi alınmıştı. Godiva satın alması tabii ki Yıldız Holding için bir dönüm noktası, bir milattır. Çünkü o döneme kadar bölgede de çok büyük pazar payına sahip olan Ülker ile daha büyük, güçlü ve bölgesel olan Yıldız Holding’in premium çikolata dendiğinde akla ilk gelen isim ve en önemli marka olan Godiva’yı satın alması ve ilk kez bir Türk şirketinin yurt dışında böyle büyük satın alma yapması çok önemliydi. Ben gruba katıldığımda Godiva’nın entegrasyonu büyük ölçüde tamamlanmış ve Yıldız Holding yönetimi altında da çok ciddi yatırım hamleleri yapar hale gelmişti.

Godiva’yı bir misli daha büyüttük


Godiva’yı 2008 başında aldığımız haliyle bugünkü haline baktığımızda, Yıldız Holding yönetimi altında Godiva’yı neredeyse bir misli daha büyüttüğümüzü görüyorum. Örneğin; iki-üç yıl öncesine kadar Çin’de hiç mağazamız yokken, daha ziyade Amerika-Japonya faaliyetleri bulunurken, Yıldız Holding yönetiminde Çin’e giriş kararı alındı. Geçen sene sonunda Çin’deki mağaza sayımız 100’ü aştı. Bu yıl da Çin’de her hafta bir mağaza açacak şekilde hızlandırılmış bir yatırım programımız var.

En büyük yurt dışı şirket satın alması

Godiva satın almasından sonra, 2014 yılında United Biscuits satın alması da başka bir milat oldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir Türk şirketinin yurtdışında yapmış olduğu en büyük satın almadır. Yalnızca bisküvi çikolata alanında değil, genel itibariyle yapılmış en büyük yurt dışı satın almadır. United Biscuits satın alması sonrası 4 milyar tüketiciye her gün ulaşabilir hale geldik. Bu da tabii ki bizim iç yapılanmamızı, yönetim tarzımızı değiştirdi.

Sonra nasıl devam etti?

Tüm bisküvi-çikolata işlerimizi tek çatı altında topladığımız Pladis şirketimizi kurduk. Dedik ki; bizim esas faaliyetimiz bisküvi-çikolata üretimidir. Pladis, Yıldız Holding’in tamamına sahip olduğu bir iştiraktir. Bu şekilde United Biscuits, Ülker ve Godiva markalarımızı bir çatı altında idare ediyoruz.

ŞOK’u iki haftada satın aldık

Siz başladıktan sonra hangi büyük operasyonlarda yer aldınız?

Burası öyle hareketli, öyle dinamik ki; 2011 yılında Bizim Toptan’ı halka arz ettik. Halka arzı yaparken çok hızlı karar aldık, ekibin bir araya getirilmesi; bağımsız denetçisinden avukatına, izinlerin alınması, sirkülerlerin yazılması, izahnamelerin yazılması, bütün bu süreci A’dan Z’ye; telefon çalışı ve haberin gelişi akabinde 85 gün içinde çok büyük bir hızla tamamladık.

Bizim grubumuz özellikle satın almalarıyla meşhurdur. Tabii ŞOK satın alması bizim için önemlidir. “Perakende sektöründe böyle bir yatırım yapılır mı?” diye düşündüğümüzde ŞOK’u bünyesinde bulunduran Migros’un da satmak istediğini öğrendiğimizde, ŞOK’u satın alma çalışmaları vs. yapılmamışken sürecin başlaması ve finansmanın bulunması, müzakereler, hisse sözleşmelerinin imzalanması, iki tarafın da mutlu olduğu bir “win win” senaryosunun olması, sözleşmenin ve ödemenin yapılıp alınması iki haftadır. United Biscuits satın alması da çok önemlidir. Aynı şekilde yapılan benzer tüm çalışmalar ve zaten satın almaya niyetli olduğumuz bir markayı satın alarak o niyetimizi taçlandırmamız bizim için önemliydi.

Başarımı kendimi geliştirmeye borçluyum

Bu çalışmalar CFO’luğu mu getirdi? Tüm bu aşamalarda felsefeniz neydi? Başarınızı neye borçlusunuz?

Çok çalışmak demek istemiyorum. Evet, çok çalıştım tabii ki; bu zaten olması gereken bir şey. Ama ben başarımı kendimi geliştirmeye borçlu olduğumu söyleyebilirim. Öncelikle teknik anlamda, içinde bulunduğum mali işler ve finans konusunda kendimi geliştirmek, ki bunun için meraklı ve istekli olmak gerekiyor. Sürekli yeni şeyler öğreneyim ve öğrenmekle kalmayıp bunu işimde de icra edeyim anlamında; kendimi geliştirmeye önem vermişimdir.

Her karşılaştığım yeni konsepti merakla inceleyip sorular sorarak öğrenirim ve bu konsepte kendimden neler katabilirim şeklinde yaklaşırım. Kendimi geliştirmeye çalışırım; iyi dil bileyim, birden çok dil bileyim, sinemaya, kültüre ve hayata vakıf olayım, hobilerim olsun ve farklı yerlerden besleneyim… Çünkü kariyer başarısını iş hayatı ile özel hayatın dengelenmesinde de gözetiyorum. Çok yoğun tempoda çalışmış olsam dahi hafta sonunu kendime ayırıp kaliteli zaman geçiriyorsam Pazartesi işe başladığımda daha etkili oluyorum.

Tüm resimlerini daha iyisini yapmak üzere attı

Neler yapıyorsunuz özel hayatınızda?

Geçmişte resimle uğraştım ve 8 yıl kadar bir atölyeye devam ettim. Sergi açmışlığım da var. Yağlı boya tablolar yaptım. Ankara’dan İstanbul’a gelirken “Ben bu resimlerin daha iyisini yaparım” diyerek tüm resimlerimi atıp da geldim. Fakat daha sonra resim hayatımdan bir şekilde çıktı.

İstanbul bir Ankaralı için çok cazip bir şehir, İstanbul’u gezmek, eski semtleri gezmek çok hoşuma gidiyor. İnsanlarla konuşmayı, temas etmeyi, insan psikolojisini irdelemeyi çok severim. Bahçeyle uğraşmayı da...

Var mı bahçeniz?

İstanbul’a ilk taşındığımdaki evimde vardı. Şu anda yok. Büyükada’da da bir evim var, o evin bahçesiyle biraz uğraşıyorum yazları. İç mekan bitkilerim de var onlarla uğraşırım.

mustafa tercan

Hepsi birbirini tamamlamış sanki. Başka nelere merakınız var?

Biraz son dönemde edebiyata kaydım. Bir şeyler yazma arzum var. Sinemaya çok meraklıyımdır. Elimden geldiğince kitap okumaya çalışırım ama istediğim kadar çok okuyamıyorum. Kaliteli sinema filmlerini kaçırmamaya çalışırım. Oradan çok şey öğrenirim. İlla benim yaşamama gerek yok, filmdeki karakterin yaşadıkları bana çok şey öğretir. Ben olsam ne hissederdim, nasıl tepki verirdim, nasıl bir tepki verdi de karşı tarafta böyle bir reaksiyona sebebiyet verdi… Filmleri bu şekilde izler analiz ederim. Ben merak kelimesine çok takılmış bir insanım. İnsan hayata karşı meraklıysa zaten sıkılması, zaman geçirememesi mümkün değildir. Hafta sonları ne yazık ki çok hızlı akıp geçiyor. Yapacak öyle çok şey var ki… Çok güzel dergiler, sinemalar, başlı başına İstanbul’un kendisi hafta sonunu pekala doldurur.

İstanbul’da gezmeyi en çok sevdiğiniz yer neresidir?

Tarihi Yarımada, Fener, Balat… Saymakla bitmez… Buraları çok severim. Tarihi evler arasında gezmek, antikacı, bit pazarı, geçmişte yaşanmış yerler… Eskiden çok insan orada hayat sürdü. Şimdi kimler yaşıyor? Farklı dinler, mabetlere girmek, oradaki insanlarla konuşmak çok keyif verir bana.

KPMG ile Yıldız Holding’in ne zamandır beraber çalışıyor? Ne tür projelere imza attılar?

KPMG denetim, danışmanlık gibi alanlarda akla gelen en önemli şirketlerden birisi. Yıldız Holding olarak çok ciddi faaliyetlerimiz olduğu için, geçmişte bağımsız denetim, son yıllarda ise şirket almaları gibi alanlarda KPMG ile müşterek projeler yürütüyoruz. Şu anda şirket değerlemeleri alanında, vergi mevzuatı da söz konusu olduğu için, “Bu satın almaların rayiç değeri nedir?” gibi hesaplar yapmak gerekiyor. Bu gibi alanlarda KPMG ile çok ciddi ve uyum içinde çalışıyoruz. Hande Şenova’yla çok yakın çalışıyoruz. O ve ekibi ani ihtiyaçlarımıza, taleplerimize çok hızlı dönüş yapabiliyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında hizmet alıyoruz.

Yurt dışı için KPMG Global’e ihtiyaç duyduğunuz oldu mu?

Oluyor ve kullanıyoruz şu anda. Çok yakın bir tarihte Murat Alsan ile bir görüşmemiz oldu. Kendisi de araştırdığında Yıldız Holding ve iştirakleri yurt dışında KPMG’den ne gibi bir hizmet alıyor diye, vaka sayısının çokluğu anlamında olumlu yönde çok şaşırdığını söyledi. Şimdi tabi süreç tersine dönüyor. Önceden hizmet yurt dışından yurt içine alınırdı; şimdi yurt içi ofisini arayıp “Yurt dışından şöyle bir hizmet alacağız, bizim kurumu yakından tanıyorsunuz, lütfen siz de destek olun süreç daha hızlı işlesin” anlamında işbirliği yapıyoruz. İki küresel markanın işbirliği bir sinerji doğuruyor.

Gençlere kariyer yolculukları için neler tavsiye edersiniz?

Çok çalışmak olmazsa olmaz. Bir şeyi alabilmeniz için bir şeyler vermeniz gerekir. 21 yıldır iş hayatındayım. Genç dönemimdeki tempomla bugün çalışsam nakavt olurum. Merak kelimesi önemli… İşi rutininden çıkarıp, var olanın ötesinde, çok daha farklı, inovatif bir açıyla yaklaşmak lazım ki öteki türlüsü çok “kopyala yapıştır” oluyor ve insan gelişemiyor. Hep yeniliğe bakmak, işini ve kendisini geliştirmek verebileceğim en iyi öğütler arasında olabilir.

Adayın gözüne bakarım: Parlıyor mu?

Kariyerim boyunca yaptığım bini geçen mülakatın yüzde 99,9’unda ben teknik bir şey sormam. Zaten bir kişi belli bir okuldan, bölümden, bir iş tecrübesinden geldiğinde, belli “referans kontrolleri” yaptığımızda teknik kabiliyete haiz olduğunu düşünürüm.

Ben adayın gözüne bakarım, parlıyor mu? Eski tabirle gözünün feri var mı, birlikte çalışabilir miyiz, hızımıza ayak uydurabilir mi, o bizden bir şey öğrenebilir mi, biz ondan bir şey öğrenebilir miyiz?

Donuk, işini zor yapan birisiyle ben de çalışamam. 21 yıllık kariyerimde hemen hemen her gün işe büyük bir enerjiyle gitmişimdir. Çalışma arkadaşlarımda da o enerjiyi ve azmi görmek isterim. Hobileri neler, yan uğraşı var mı? Onu anlamaya çalışırım.

Her ısırıkta mutluluk mottomuz var

Küresel bir firmasınız. Rekabet için, sıkı ve dayanıklı olmak için neler yapıyorsunuz?

Ürünlerimiz 25-50-75 kuruş gibi fiyatlarla satılıyor. Pladis’in mottosunda var; “her ısırıkta mutluluk vaad ediyoruz”. Bunun için de empoze edilen bir ürün olmaması gerekiyor. Tüketicinin ihtiyacı olan, sevdiği ürün olmalı. Dolayısıyla Ar-Ge ve inovasyon üzerine çalışıyoruz. Tüketiciye dokunarak, tüketiciden bilgiyi alarak çalışıyoruz. Rekabette önem verdiğimiz husus bu. “Tüketici ne istiyor?”, “Sabah ne yemek istiyor?”, “Neye dikkat ediyor?”, “Ofise giderken ne yemek istiyor?”, “Gün içinde hangi anlarda ne gibi tüketim kalıpları var, hangi ihtiyaçları var?”, “TV karşısında veya bir kitap okurken kendini nasıl şımartmak istiyor?”… Tüketicilere bu soruları sorarak, bu bilgiden bir şeyler üretip sonra tekrar üreticiye “Bu mudur, istediğiniz oluyor mu?” şeklinde sorarak çalışıyoruz.

Tüketiciden geri dönüşlerle karar veriyoruz

Türkiye’de uygunsa yurt dışında da çalışır demiyoruz. Mesela Çin’de tüketicinin çok farklı davranış kalıpları var. ABD, Çin, İngiltere gibi faaliyette bulunduğumuz coğrafyalarda bu tarz analizlerle tüketiciden beslenerek mümkün mertebe doğru kararlar vermeye çalışıyoruz.

İkincisi karar alma hızımız. Ciddi olaylara farklı açılardan yaklaşıp hızlı karar almayı tercih ediyoruz. Yetkilerle donatılmış tecrübeli yöneticilerimiz var, hızlı istişarelerle karar alabiliyoruz. Dağıtım ağımız bizi rekabette üstün kılıyor. Yeni ürün çıkardığımızda çok hızlı bir şekilde servis ediyoruz. İngiliz çalışma arkadaşlarımız buna şaşırıyor. Türkiye’de her hafta 180 bin satış noktasına ulaşıyoruz. Yeni ürünü 2-3 hafta gibi bir sürede erişilebilir hale getiriyoruz.
 

2017 sizin için nasıl geçiyor?

2017’nin kolay bir yıl olacağını iddia edemeyiz. Küresel ölçekte çalıştığımız için tüm dünyaya bakmamız gerekiyor. İngiltere pazarının gidişatı önemli. Nijerya’da ciddi faaliyetlerimiz var. Oradaki devalüasyon, pazardaki genişleme-daralma bizi çok etkiliyor. Her coğrafyayı yakinen takip etmek ona göre de önlemler almak gerekiyor. 2017 için çift haneli büyüme bütçeledik. Bu minvalde yürüyebildiğimizi gözlemliyorum. Sürekli risklerimiz neler, fırsatlarımız neleri aylık olarak tarıyoruz. Her coğrafyada her zaman anlık riskler çıkabiliyor. Bu sebeple sene başında bir bütçe planlayıp şu kadar büyüyeceğim demek çok iddialı ve sizi yanlış yere götürebiliyor. Riskler büyüdüğü gibi fırsatlar da büyüyor ve biz bunu bünyemizde nasıl kullanabiliriz diye bakıyoruz. Bu şekilde 2017’yi yine büyümeyle tamamlamaya çalışacağız.

Global markalarımızla büyüyoruz

Bir dünya markası olma yolunda mısınız sizce?

Üç tane küresel ölçekte markamız var. Godiva neredeyse 1 milyar dolar ciroya ulaşmış küresel olarak bilenen bir marka. Her markamızı, 3-4 yılda küresel boyutta önemli cirolara ulaştırma stratejimiz var. McVitie’s İngiltere merkezli bir marka; bunu nasıl küresele taşıyabiliriz? Ülker Türkiye merkezli bir marka; bunu nasıl daha yaygınlaştırabiliriz, diye düşünüyoruz.

Önemli markaları barındırdığımız için bunu hali hazırda başardığımızı düşünüyorum ama tabii ki daha gidilecek çok yol var. Bu yıl da bunun üzerine çalışıyoruz. Godiva ile çikolata pazarında ne yapabiliriz diye lansmanlar ve İngiltere’de pazar payını artırmak gibi çabalarımız olacak. Bazı pazarlarda bisküvide çok güçlüyüz, çikolatada gaza basmamız gerekiyor. Bazı pazarlarda tam tersi. İngiltere ve Türkiye’de açık ara pazar lideriyiz, bunu korumamız ve geliştirmemiz gerekiyor.

Bulunduğunuz bölgelerde yaptığınız, yapacağınız sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

2015 yılında ilk sürdürebilirlik raporunu yayınladık. Karbon salınımını azaltmaya ve daha çevreci bir yapıya sahip olmaya çalışıyoruz. Su tasarrufları, ambalajların azaltılması gibi alanlarda kendimizi geliştiriyoruz. 2015 yılında Ülker BİST sürdürülebilirlik endeksine giren ilk gıda şirketi oldu. Tüm paydaşlarımıza karşı sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. Onların da gelişmesini istiyoruz. Eğitim, sanat ve çocukların sanatla tanışması bizim için çok önemli. İstanbul’da cereyan eden sanat projelerinde çocuk atölyeleri kuruyoruz. Sinemayla tanışmamış 9-10 yıldır sinemayla tanıştırmak suretiyle mutlu etmeye çalışıyoruz. Eğitim alanında yaptığımız bağış ve katkılarımız oluyor.

© 2024 KPMG Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş., şirket üyelerinin sorumluluğu sundukları garantiyle sınırlı özel bir İngiliz şirketi olan KPMG International Limited ile ilişkili bağımsız şirketlerden oluşan KPMG küresel organizasyonuna üye bir Türk şirketidir. Tüm hakları saklıdır. 

Küresel KPMG ağının yapısı hakkında detaylı bilgi için kpmg.com/governance adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bize ulaşın